Kayıtlar

Temmuz, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cumhuriyet ve Aleviler ilişkisi üzerine

Bazı yazarlar vardır; konu sıkıntısı çektiklerinde Alevilik meselesini yazıyorlar. Yazmalarında bir olumsuzluk yok ama anlamak için çaba göstermekten çok kendi bildiklerini tekrarlıyorlar. Dolayısıyla bize sadece yazılan yanlışları düzeltmek üzere kalem oynatmak kalıyor. Bahse konu yazarların en çarpıcı örneklerini Emre Aköz ve Nuray Mert oluşturuyor. Aköz, Hükümetin HSYK’yı hegemonya altına alma sürecinde, söyleyebileceği her şeyi söyledikten sonra, emekli savcılardan birini dayanak göstererek, HSYK’da Alevilerin ağırlıkta olduğunu yazdı. Tepkiler karşısında, “ben demedim, orayı çok iyi bilen savcı söyledi, ben aktardım” diyerek kendisini savundu. Oysa zamanlama manidar! Hükümet tarafının her türlü aracı kullanarak, “HSYK’da Ergenekoncular hakim” dediği bir ortamda, Aköz de, “Alevi hakimiyeti”ne dikkat çekiyor! Varsayalım durum Aköz’ün yazdığı gibi! O zaman şu soruyu sorabiliriz; bu “hakimiyet”, bir “çeteleşme” sonucu mu gerçekleşmiş yoksa yargı mensupları, “adaletin hassas terazisi”n

AKAY'DA NE OLUYOR?

Ankara’nın Belediye Başkanı Melih Gökçek, 15 yıldır kendi yarattığı sorundan puan toplama alışkanlığını, bu kez de, Akay Kavşağı üzerinden sürdürmeye çalışıyor. Kavşağa ilişkin planların Mahkeme kararıyla iptal edilmiş olmasını, başarısını engellemek isteyenlerin bir komplosu gibi sunuyor. Bununla kalmıyor; Belediye Meclisi’ndeki AKP’li çoğunluğu da arkasına alarak, güya mahkeme kararına uyuyormuş gibi yaparak, Akay Kavşağı’nı trafiğe kapatma kararı aldırıyor. Böylece, bugüne dek, pek bir başarılı olduğu gerilimden beslenerek, “zirve”de kalma taktiğini sürdürmek istiyor. Daha önce yaptığı açıklamalarda, “projeleri ben çiziyorum, teknik elemanlar detaylar üzerinde çalışıyor” diyordu; önceki gün çıktığı TRT 2 programında, “ben noktasal planlamadan yanayım” diyerek, Ankara’nın nasıl bir zihniyet tarafından yönetildiğini ifşa etmiş oldu. Bu ifşada, hiç kuşkusuz, Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Tarık Şengül’ün büyük katkısını unutmamak gerekir. Şengül, Gökçek ile bugüne dek tartışma pr

Madımak'tan Başbağlar'a

33'ü aydın ve sanatçı, ikisi otel görevlisi olmak üzere 35 insanın diri diri yakıldığı 2 Temmuz 1993 Madımak katliamının ve 33 masum köylünün kurşuna dizildiği aynı yılın 5 Temmuz Başbağlar katliamının üzerinden 16 yıl geçti. Hem devlet yetkililerinin gözü önünde ve doğrudan Alevileri hedef alan Madımak katliamının hem de Madımak'a misillemeymiş gibi gösterilen Başbağlar katliamınının16 yıldır kimin ya da kimlerin hangi amaçla yaptıkları bir türlü açıklığa kavuşturulamadı. Bu toprakların direniş simgelerinden biri olan Pir Sultan Abdal adına düzenlenen şenliklere katılmak üzere Sivas'ta, kaldıkları otel ateşe verilen 35 yurttaşımızın yanarak veya dumandan boğularak can vermeleri, bu toprakların gördüğü en dramatik katliam. İnsanlık tarihinde, Madımak gibi, bırakın bir insanı, herhangi bir canlıyı diri diri yakmakla yetinmeyip karşısına geçip slogan atacak ve dışarı çıkmak isteyenleri engelleyecek bir gözü dönmüşlük örneği daha yok. Bu katliam, herkese inanç özgürlüğünün s