Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sırrı Süreyya'ya itirazım var: Beni devrimci hekimlere emanet edin

Her hikâye kahramanını över! Hele hele söz konusu mapusluk anısıysa bu kesinlikle böyledir! Sırrı Süreyya’nın Mamak bahsi benim anılarımın da kapısını açtı. Malum, Mamak’ta nöbet sistemi vardı, tıpkı askerlikteki gibi. Erken uyanıp volta attığım bir gün, tuttukları nöbet süresini tutukluları dövmekle geçiren asker, koğuşumuzun o anki nöbetçisini yanına çağırıp tekmil istedi. “Gözünün üstünde kaşın var” gerekçesiyle mazgal deliğinden uzattırdığı ellerini copladığı kişi MHP davasından tutuklu biriydi. Özgür yaşamak için Bu ülkenin bağımsız, insanlarının özgür ve refah içinde yaşaması için hapse düşen biri olarak hiç tereddütsüz müdahale etmiş ve elbette koğuş kapılarının açılmasıyla birlikte bu davranışımın karşılığını almıştım. Benim üzerimde coplarının yeteneğini deneyen bir manga askerin başındaki yüzbaşı, bu kadarının yeterli olacağını düşünmüş olmalı ki, “Bu koğuşun delikanlısı sen misin ulan” diye çıkışmıştı; cevabım, “Ben delikanlı değil devrimciyim” biçiminde olmuştu. Çubuğu fazl

Mehmet Ali'nin "suçu ne"?

Memleketimden canlı bağlantı yapılıyor; Mehmet Ali Erbil, “siz orada mum söndü mü yapıyorsunuz?” diye sorunca tarih tekerrür ediyor. Daha önce Güner Ümit’in başına gelenler, bu kez Erbil’in başına geliyor; Alevilerin haklı tepkileri üzerine yayıncı kuruluş programı kaldırdığını açıklıyor. Aleviler, gösterdikleri tepkiye sonuç aldıkları; hegemonik sözcüler de “bilgisizlik” vurgusunu tekrarladıkları için memnunlar. Bence Aleviler, Sünni egemen kültürel kodlanmayı yeniden gözümüze soktuğu için Mehmet Ali Erbil’e teşekür etmeliler! Bir düşünün; “mum söndü” yakıştırması, gizli – açık, herkesin bir acaba sorusuna muhatap olmuştur. En “baba” romancılarımızdan felsefe kitaplarına kadar, fırsat bulduğunda araya sıkışan Alevilere yönelik “mum söndü” yakıştırmaları, orada öyle durup dururken, olumsuz bir nedenle de olsa gündeme getirilmesine neden olan Erbil, bir teşekürü hak etmiyor mu sizce? “Yüzde 99’u Müslüman”laştırılmış bu toplumun dili, erkek, Türk ve Sünni egemendir. Sünni egemen dil, söz

Türbanı çözelim peki ya din dersini?

Türkiye, yıllardır, belli başlı sorunlarla uğraşıp duruyor. Bu sorunlar, bazen bir politik partiye seçim kazandırabiliyor; bir başkasını barajın altına itebiliyor. Alın Kürt sorununu; Anadolu coğrafyasında yaşayan halklar arasındaki uçurum derinleşmesin, sorun, yasal ve meşru zeminlerde çözülebilsin diye SHP’nin bugünkü BDP’nin öncülleriyle 1991 seçimlerinde yaptığı anlaşma, hem iktidar adayı SHP’yi, alabileceği oyların asgarisini almaya itti hem de bu işbirliğine yönelik ajitatif söylemler sığ şoven milliyetçiliği körükledi. Kürtleri parlamentoya taşıdığı için Batı’da oy verilmeyerek cezalandırılan SHP(CHP)nin aynı akıbete Kürtlerin yaşadığı bölgede de uğraması, bir garip tecelli değil midir? 1989 seçimlerinde Diyarbakır Belediye Başkanlığı’nı SHP’li bir başkan kazanmıştı; şimdi Diyarbakır’da CHP’nin oyunun yüzde 2.5’i geçmemesi nasıl açıklanabilir? Elbette SHP’nin yerini alan CHP’nin milliyetçiliği matah bir şey saymasının bu süreci tetiklediği söylenebilir; ancak, Kürt sorununda ge