2019: Kendinizi yönetirseniz, kentinizi de yönetirsiniz!

Rivayet edilir ki bir ülkenin hükümdarının atı kaybolmuş.
Ülkesinin falcılarını, alimlerini toplayan Hükümdar, onlardan atının nereye gittiğini bulmalarını istemiş.
Atı bulmak için herkes seferber olmuş ama bulamamışlar.
Bunun üzerine hükümdar, atını bulana ödül vereceğini açıklamış. Ödülü duyan herkes atı aramak için yollara düşmüşse de sonuç hüsranmış.
Günler geçtikçe hükümdarın umutları da azalmış.

EMPATİ YAPABİLMEK!
Tam umutları tükenmek üzereyken hükümdara, bir çobanın kendisiyle görüşmek istediği iletilmiş.
Hükümdar umutsuzmuş ama gene de çobanı kabul etmiş.
 Çoban, kaybolan atı bulabileceğini söylemiş.
Hükümdar pek inanmamış ama yapacağı de bir şey yoktur.
Peki öyleyse ara bakalım” diye çobana izin vermiş.
Çok geçmeden de çoban atı bulup getirmiş.
Hükümdar, bilginlerin, alimlerin, keskin nişancıların, dağları mekan tutmuş avcıların bulamadığı atı, bir çobanın nasıl bulduğuna anlam verememiş.
Merakını gidermek için çobana sormuş:
“Bu atı bulmak için herkes seferber oldu ama kimse bulamadı. Sen nasıl buldun?”
Çok kolay oldu Hükümdarım” demiş çoban; “kendimi atın yerine koydum. Ben at olsaydım nereye giderdim diye düşündüm ve atı buldum”.
SİYASETİN “NUH”U OLMAK!
2018, bir seçim yılı gibi görünüyor.
Man Adası’ndaki Offshore hesapları, Reza Zerrab’ın “herkesin bildiği sırları” bir bir itiraf etmesi ve Suriye’deki gelişmelerin seyri, iktidarı, bir seçime zorlayabilir.
Erdoğan’ın Başkanlık Sistemini güvenceye almak için Meclisi ve Belediyeleri yenilemek istemesi şaşırtıcı olmaz.
Olur mu, olmaz mı, bilinmez ama iktidarın bir hazırlık yaptığı; muhalefetin de hazır olması gerektiği ortadadır.
Hatırlayın; “taşerona kadro” verilmesi, CHP’nin seçim vaadi idi.
AKP, uzun süre bu vaat ile alay etti. Müstehzi bir edayla “parayı nereden bulacaklarmış” diye sordu. Şimdi o söylediklerini unutmuşa benziyorlar; birden bire 900 bin işçiye kadro verileceğini açıkladılar.
Bundan ala seçimin işaret fişeği mi olur?
Bazılarınızın “dereyi görmeden paçayı sıvamayın” dediğini duyar gibiyim.
Siyaset “tevekkül” kaldırmaz. Siyasetin “Nuh’u olmak”, öngörü gerektirir. Çünkü “Nuh Peygamber gemisini yapmaya başladığı zaman daha yağmur başlamamıştı.”
2018’e sayılı günler kala bilelim ki gemisini yapan “yol alacak”!
MANİFESTO YAZMAK!
Yol almak, süreci yönetmekle mümkün olabilir. Süreci yönetmek, bugünden yarına dört başı mamur bir Yerel Yönetim Manifestosu’nu yazmayı gerektirmektedir.
“Seçimi manifestolar değil; adaylar kazanır” diyecekler için söylüyorum; manifesto, seçimi kazandırmaz, nerede, nasıl davranmanızı sağlar.
Manifestonun birinci kuralı halkı anlamak; halk ile empati yapabilmektir.
Bunun için siyaset yapanların kendilerini halkın yerine koymaları gerekir.
Dünyaya nasıl bakıyor; içinde bulunduğu topluluğu nasıl algılıyor? Nasıl yaşıyor ve dolayısıyla nasıl düşünüyor?
Halkın beklenti ve isteklerini doğru saptamak, verilecek mesajların içeriğini ona göre belirlemek gerekir.
İnsanlar, vermek istediğiniz mesajın içeriğiyle ilgilendikleri doğrudur; ancak unutmayın ki mesajı nasıl verdiğiniz de önemlidir. Bu nedenle manifestonun bir başka kuralı da, “başkası olmayın, kendiniz olun.”
Ne demiş Platon?
“Kendinizi yönetmeyi başarabilirseniz, bütün dünyayı yönetecek gücü kendinizde bulabilirsiniz.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL