DİYANET LAĞVEDİLMELİDİR!
Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinde yer alan ve tepkilere
yol açan “9 yaşındaki kız çocukları
evlenebilir” açıklaması tesadüfü mü?
Elbette değil!
16 yıllık AKP iktidarına baktığınızda bu tarz açıklamalarla ve
hatta yasal değişiklik önerileriyle sıklıkla karşılaşabilirsiniz.
Daha önce bu tarz açıklamalar, aralarında AKP içinde
pozisyon tutmuş tek tek şahıslar tarafından yapılır; gösterilen tepkiler
üzerine iktidar sözcüleri, yapanı kınar, olmadı, “meczuptur” diyerek toplumun yükselen öfkesini yatıştırırlardı.
16 yılda aldıkları yola bakıldığında, ortam sıcaklığına
sahip kazana atılan kurbağanın suyunun kaynadığı halde kurbağanın tepki
vermemesi durumuyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Müslümanlık söz konusu olduğunda, Vehhabilik damarının Türkiye’de
her zaman bir karşılığı olmuştur; ancak ilk kez bu kadar net bir biçimde bizzat
devletin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’na sirayet ettiği
görülmektedir.
YAĞMURDAN
KAÇARKEN DOLUYA TUTULMAK!
“Din dışı hurafelerin
din olarak belletilmesini önlemek” amacıyla kurulan Diyanet’in, bizzat
kendisinin evrensel insan hak ve hukukuna aykırılık gösteren açıklamalara yer
vermesi başka nasıl açıklanabilir ki?
“Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” buna denir!
7 Haziran seçimleri öncesiydi; CHP ve HDP’nin Diyanet İşleri
Başkanlığı’na ilişkin vaatlerine öfkelenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışını
hatırlıyor musunuz?
“Diyanet İşleri neden
her inanca eşit mesafede olacakmış?“ diye sormuş ve ardından da eklemişti:
“Bu milletin inancı
belli”!
Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni Müslümanların bir araya
gelerek oluşturdukları ve kamu yararına çalışan bir vakıf mı ki?
Elbette değil!
Tıpkı Karayolları ya da Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
gibi doğrudan doğruya bir kamu kuruluşudur; yani devlettir.
Devletin her bir kurumu gibi vatandaşın inancı, milliyeti,
cinsiyeti ne olursa olsun; tarafsız, bağımsız ve evrensel kurallara uygun bir
biçimde görevini yerine getirmekle mükelleftir.
EŞİT
YURTTAŞLIĞIN GEREĞİ!
Bütün kamu kuruluşu gibi Diyanet’in de, herkese eşit
mesafede olması gerekir.
Ama öyle yapmıyor?
Öncesi de var ama bütçesi vergilerimizden oluşan ve
hiyerarşik devlet örgütlenmesinde önemli bir yere sahip olan Diyanet İşleri
Başkanlığı, o seçimden bugüne, nedense gündeme, hep “gayri resmi açıklamaları” ile geliyor.
Neden acaba?
Çünkü her şeyden önce Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş
Kanununda sorun var.
Diyanet, yalnızca Sünni Müslümanlara hizmet veren bir kamu
kuruluşu statüsündedir ve bu statü, başlı başına sorunludur.
Sorunun birinci yönü, Müslümanlığı Sünnilik şeklinde
yorumlayan yurttaşlar için hizmet veren bir kurum oluşturan devlet, diğer
yurttaşları için kılını bile kıpırdatmak istememesine ilişkindir. Açık ki
devletin yurttaşlarının bir kısmına hizmet vermek üzere oluşturduğu bir kurum varsa
diğer yurttaşları için de benzer statüde bir kurum oluşturması eşit
yurttaşlığın gereğidir.
Sorunun diğer yönü, daha da vahim!
Devlet, yalnızca Sünni Müslümanlığa yönelik hizmet üreten Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın giderlerini, bütün yurttaşlardan topladığı vergilerden
karşılamaktadır.
Oysa çağdaş devletin en belirgin özelliği, bütün
yurttaşlarına karşı eşit mesafede durmaktır. Hiç bir devlet, oluşturdukları
sayısal yekuna bakarak, yurttaşlarının bir kısmına ayrıcalıklı hizmet veremez. Doğal
olarak, o hizmeti vermek amacıyla oluşturduğu kurumun giderlerini de, hizmet
vermediği diğer yurttaşlarının vergisiyle karşılayamaz.
ZİHİNSEL
ARKA PLANI!
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son yıllarda yaptıkları
açıklamaların Sünni Müslümanlıkla da ilişkisinin olmadığını, kendileri de Sünni
Müslüman olan pek çok uzman tarafından açıkça belirtilmektedir.
Kurgusu yanlış oluşturulmuş bir kurumdan “doğru” açıklamalar beklemek, biraz
fazla saflık değil mi?
Türkiye’nin çocuk istismarı konusunda elde ettiği dünya
üçüncülüğünün “zihinsel arka planı”
sizce nereden besleniyor olabilir?
Neden acaba birkaç ayda bir çocuklarla ilgili bu tarz
tartışmalar gündeme getiriliyor?
Daha birkaç ay önce tecavüze uğrayan çocukların
tecavüzcüsüyle evlendirilmesine ilişkin yasal düzenleme yapmak istediklerini ne
çabuk unuttunuz?
Anlayacağınız, durum, tıpkı deveye “boynun eğri” dediklerinde, “nerem
doğru ki?” şeklinde verdiği cevap gibi!
İşte bu nedenle yıllardır yazıyoruz; Diyanet lağvedilip
yerine bütün din ve inançlara eşit mesafede durması gereken bir kurum
oluşturulmalıdır.
Bu ülkede anlamlı bir yekun oluşturan Sünni Müslümanların inançlarının
gereğini yerine getirmeleri de ancak devletin din alanından elini çekmesiyle mümkün
olabilir.
Evrensel laiklik ilkesi de, Sünninin Sünni gibi, Alevinin Alevi
gibi, Hıristiyanın Hıristiyan, inançsızın inançsız gibi yaşamasının güvencesi,
devletin bütün bu din ve inanç sistemlerine eşit mesafede durması anlamına
gelir.
Bugünkü iktidar ise dini kendi kontrolü altında tutarak,
her siyasal ve sosyal kriz anlarında, dini duygulara seslenerek, yönetimini
tahkim etmekten yanadır.
Din üzerindeki iktidar vesayetinin kalkması için Diyanet’in
ya tümüyle lağvedilmesi ya da yeni bir form kazandırılması gerektiği açıktır.
Böylece herkesin kendi iç örgütlenmesini yapması ve hiçbir devlet müdahalesi
olmadan serbestçe inançlarını yerine getirmesi mümkün olabilecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder