AKP NE KADAR AÇILABİLECEK?


Haziran başında Hükümet destekli bir Alevi Çalıştayı hazırlanıyor. Alevi hareketi bu konuyu tartışırken, Cumhurbaşkanı Gül, başta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal olmak üzere, muhalefetle Kürt sorununu konuşmak için görüşüyor. Başbakan ise milliyetçi duygularla ifşa ettiği DTP ile görüşmeme kararını kaldıracağına ilişkin sinyaller veriyor. Artık anlaşılıyor; Türkiye’nin görmezden gelemeyeceği iki temel problemi var. Bunlardan birincisini Alevilik dolayımıyla inanç özgürlüğü, diğerini de Kürt sorunu dolayımıyla demokratik hak ve özgürlükler oluşturuyor. Hem 22 Temmuz hem de 28 Mart sonrasında Hükümet de gündemine aldığına göre, bu iki sorunu atlayarak, Türkiye’nin geleceğini konuşabilmek mümkün görünmüyor.
Türkiye’nin resmi konsepti, inanç denince İslam’ın egemen Sünni yorumunu; dil, etnisite vs. denince de herkesi Türk sayıyor. Oysa Anadolu, hem dini inanç hem de etnisite açısından çok renkli bir mozaiği andırıyor. Bu geniş yelpazeye rağmen devletin özgürlükçü laiklikten uzak ve kontrolü esas alan otoriter laiklik anlayışı farklılıkları görmezden geldikçe sorun, Alevilerin taleplerinde olduğu gibi, katlanarak büyüyor. Kültürel kimlik ve dilin yasaklanmasıysa Kürt sorununu şiddet ile özdeş hale getirmiş bulunuyor.
Yeni şeyler söylemek lazım!
Toplumsal tarihimizin acı pratiği de gösteriyor ki, Hükümet’in hem Alevilik hem de Kürt sorunundaki resmi konseptin ezber edilmiş ve tekrarlana tekrarlana ciddiyeti kaybolmuş tezleriyle yol alması zor görünüyor. Resmiyetin izlediği şahin politikalar, PKK’nın tabanını azaltmaktan çok artırdığı tartışmasız kabul görüyor. 28 Mart seçim sonuçlarının bir çeşit referanduma dönüşmesi de gösteriyor ki, artık yeni şöyler söylemek lazım!
Öte yandan Kürt sorunun Obama’nın da gündeminde olduğu Karayılan’ın şahsında PKK’nın kamuoyu yaratma girişiminden anlaşılıyor. Karayılan’ın Türk gazetelerindeki açıklamalarının başta El Cezire olmak üzere, bölgeye yönelik politika üreten güçlerin dikkatle izlediği televizyonlardaki mülakatları da bunu gösteriyor. Hükümetin bu iki sorunu sürekli olarak gündemde tutması, Alevilerin ve Kürtlerin dikkatini çekmenin ötesinde anlamlar taşıyıp taşımadığı pek anlaşılamıyor. Dolayısıyla sorunları çözme iradesini açıklamak yetmez; çözüme ilişkin yaklaşımın öncelikle kamuoyuyla ve sorunun muhataplarıyla paylaşılması gerekiyor.
Alevilerin talep ve istekleri, esasen daha kolay çözülebilecek bir içerik taşıyor. Cemevlerine yasal statü verilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması, din hanelerinde inanç bölümünün boş bırakılması ve simgesel bir anlam ifade ettiği için Madımak’ın müzeye dönüştürülmesi Alevilerin temel problemlerini çözecektir. Ama talepler kadar, temel yaklaşım da önemlidir ve inanç sorunsalında devletin yasakçı laiklik anlayışını sorgulaması gerekiyor. Dolayısıyla da düzenlenecek olan Alevi Çalıştayı’nın öncelikle temel paradigmada konsensusa varıp, bu konsensus üzerinde talepleri gerçekleştirecek adımları atması daha akılcı gözüküyor.
Acılarımızla yüzleşelim!
Kürt sorununun çözümü Aleviliğin taleplerinden daha zor; zira bu sorun acılı bir tarihsel süreci de peşinden taşıyor. Ancak, artık acılarımızla yüzleşmemiz gerekiyor. Kardeş kavgası nedeniyle gencecik çocuklarımızın göz göre göre ölüme gönderilmesini önleyecek tedbirleri almanın zamanı geçiyor.
Karayılan’ın ağzından dile gelen ifadelere, Cumhurbaşkanı’nın umutvar konuşmalarına, milliyetçi duygularıyla şart koşan Başbakan’ın DTP ile görüşmeye sıcak bakmasına bakıldığında çözümnün yakın olduğu gibi bir hava doğuyor. Baykal’ın da sürece taş koyan bir rolü üstlendiği izlenimi yaratılıyor. Oysa Karayılan’ın bugün söylediğini Öcalan’ın daha önce söylediğini hepimiz biliyoruz. AKP çizgisininse bir çeşit tahteravalli siyaseti izlediği dikkate alınırsa ortak akıl daha fazla önem kazanıyor. Ortak akla CHP’nin katkısının küçümsenmeyeceğini; daha önce soruna ilişkin raporlar hazırlamış ve Cumhuriyet Türkiyesinin kurucu partisi konumundaki CHP’nin sorgulayıcı yaklaşımının önemini anlamak lazım geliyor. Dışlamadan, küçümsemeden, tehdit etmeden ve toplumsal ortak paydayı yakalayabilecek bir biçimde geleceğimizi birlikte şekillendirme olanağına sahibiz.
Sorunlarımız AKP’nin zaman zaman gündeme getirdiği “açılım”lara bırakılmayacak kadar önem taşıyor. Evet, Hükümet ve parlamento çoğunluğu AKP’yi işaret ediyor; ancak, AKP’nin dışındaki toplumsal ortak duyarlılığı da her adımda hesaba katmak, sorunun çözümünü kolaylaştıracaktır. Toplumsal ortak iradeyi kullanmak için zemin uygun gözüküyor.
isikyukselk@gmail.com

NOT: Bu yazı, Haberturk Gazetesi’nin 15 Mayıs 2009 tarihli Editoryal sayfasında aynı başlıkla yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL