Kayıtlar

Mayıs, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sizin çocuğunuz var mı?(*)

Resim
Ercan Mutlu, mektubunda, "Hücre burası... Her anı yalnızlık dolu... Her anı insanı deli edercesine yoğun, karmakarışık, bir türlü toparlayamadığın düşüncelerle dolu" diyor ve "kulakları sağır" koskoca bir topluma, "110 insan öldü...Neden diye soracak mısınız? diye soruyor. Hasan Pulur, 24 Mayıs tarihli köşesine F Tipi Cezaevi'nde kalan Ercan Mutlu'nun mektubunu koymuş. 19 Aralık'tan bugüne kadar aralıksız sürüp giden ölüm oruçlarının sonucunda ölen 110 kişiyi ve bu sürece sessiz sedasız göz yumanları yalın bir dille anlatan o mektubu okuduğunuzda aklınıza çocuğunuz geliyor. Sizin çocuğunuz var mı? Çocuğu olan bilir; anne rahmine henüz düşmüş çocuğunuzla birlikte yaşamaya alışırsınız. "Su gibi akıp geçer zaman", çünkü, "beklemeye değecek olan gelecek". O an insanın ruhunun derinliklerinde bulunan hoşgörü açığa çıkıp gelir ve daha önce asla vazgeçemeyeceğinizi düşündüğünüz bencilliğinize çekip gitmek kalır. Siz artık, rahminizde kı

CHP için iktidar vakti!

Yıllardır iktidara gelmesinin önündeki en büyük engel gösterilen Baykal’ın tertip sonucu elde edilen görüntüler sonucu istifa etmesi, CHP’ye iktidarın kapısı da aralamış oldu. Halktan herkesin kendisinden bir parça bulduğu için sevdiği Kılıçdaroğlu’nun, Baykal’a kurulan tertibin sonucu açılan kapıdan içeri girdiği unutulmuş; meğer herkes O’nu bekliyormuş! Görüntüler ortaya dökülünce, CHP, Cumhuriyet ile yaşıt tarihi boyunca ilk kez, kendisini bu kadar mağdur ve mecalsiz hissetmişti. Belki de bu nedenledir ki, mağdur bir coğrafyada dünya gelip, mağrurların iktidarlarında halkın gönlüne su serpen icraatlarda bulunmuş Kılıçdaroğlu’na sarıldı. Mağdurlardaki heyecan da böylece açığa çıkmış oldu; ne de olsa “açın halinden aç anlar”dı. Merakla beklenense Kurultay’daki konuşmasıydı. Kürsüye çıktığında gözlerine dikkat ettiniz mi? Samimiyet gözde başlar ve Kılıçdaroğlu’nun göz bebekleri, izleyenlere, “size yeni bir dünyanın kapısını açacağım” mesajıyla yüklüydü. Nitekim sözlerine Zonguldak’taki

Yüksel Işık makaleleri: Sığar mı takvime anneler?

Yüksel Işık makaleleri: Sığar mı takvime anneler? Anneler Günü Denince Mayıs 2008 tarihinde yazildi Şair der ya, “Bugün ‘Anneler Günü’ymüş. Yıl olmuş/ şuramda pıhtılaşan yara./ Bir gül aldım, zifiri çingene kızından;/ savurdum komşu köşkün terk edilmiş/ bahçesine. ‘Yeşert’ dedim her yeri”; öyledir, mutlaka öyle yapmak lazımdır. Zira hangi meta tutabilirmiş, bir anneye en çok yakışan herhangi bir çiçeğin yerini? Bugün Anneler Günü! Herkes gibi, ben de, Annemle sınırı bugünün ötesine taşan mevsimlerden geliyorum. Herkes gibi, benim de annemle “ ıslanan anıları güneşte kurutan ” bir serüvenim var. Herkes gibi… Ancak aylar Mayıs’ı bulunca, öyle bir vaveylayla yüz yüze geliriz ki, anne ile çocuğu arasındaki düş köprüsünün bütün mahremiyeti deşifre olur. Mayıs’ın ikinci pazarına gelene dek, neler yapmamız gerektiği, sanki bize, dikte ettirilir teker teker. Hep merak ederim; insanın annesiyle kurmuş olduğu gönül bağını, göz sıcaklığını unutturacak bir meta üretilmiş midir ki

Tertip açığa çıkmadan Baykal dönmemeli!

Resim
“Aynı suda iki kez yıkanılır” mı, bilinmez ama “Karaoğlan” Ecevit’i çağrıştırdığı düşünülen “Gandi” Kemal’in CHP Genel Başkanlığına aday olması, siyasette önemli günler yaşanacağını gösteriyor. Bir süredir parti içi çekişmelerin rafa kalktığı CHP’nin, dün itibariyle “yılların birikimi”ni kamuoyu önünde “faş” etmesi de yaşanacakların işaret fişeği niteliği taşıyor. Baykal’ın “ruh ikizi” kabul edilen Önder Sav’ın “Gandi” Kemal’i desteklediğini açıklamasının ardından toplanan MYK’nın, Sav’ı “ihanet” ile suçlayıp, Baykal’a dön çağrısı yapması, “suskunluğu fırtınalara gebe” CHP’yi daha da yakından izlemeyi gerektiriyor. Bütün bunlar, Baykal ile Baytok’a ait olduğu iddia edilen video görüntülerinin ortaya çıkmasıyla başladı. Baykal, “komplo ve tertip” dedi ve bunu deşifre etmek üzere genel başkanlıktan istifa etti. Görüntülerin ahlaksız bir yöntemle ele geçirilip yayınlanmış olması, herkesin ve özellikle de CHP’lilerin tepkisini çekti ve Baykal’a tam desteğini açıkladı. “Komplo yazarları”

Sığar mı takvime anneler?(*)

Bugün Anneler Günü! Dünya o kadar hızlı değişiyor ki, Kal-u Bel’a’dan bile eski olan anne-çocuk ilişkisi, biraz da “piyasa” üzerinden yeni bir şekle girmiş bulunuyor. Yaşadığınız kentin caddeleri, bulvarları, sizi, zaten, annenize dair “bir şey” yapmaya zorluyor. “Piyasa”, bizim yerimize her şeyi düşünmüş; vitrinlere taşımış; çocuklara, kendilerine “ilk kundaklık” yapan anneleri için içeri girip, paketlemek düşüyor. Günün özelliği, “mana ve ehemmiyeti” de bu arada sıradanlaşıyor; ne gam!.. O’nu sıradanlıktan kurtarmak da “bir denizin kollarında sallandığı” günleri hatırlayan çocuklarına düşüyor. “Karartılmış mevsimler”den geçen bir anekdotu aktarmak istiyorum. Henüz telgrafın, ucu yanık mektupların hüküm sürdüğü bir Anneler Günü’nde, yaşamını Erzincan’ın bir dağ köyünde sürdüren anneme telgraf çekmiştim; “seni seviyorum” demek için. O tarihlerde, o coğrafyada, telgraf, kötü haber demekti ve okuma yazma bilmeyen annem, telgraf okunana kadar az daha kalbine yenilecekmiş. “Yüreğinden başk