Tertip açığa çıkmadan Baykal dönmemeli!



“Aynı suda iki kez yıkanılır” mı, bilinmez ama “Karaoğlan” Ecevit’i çağrıştırdığı düşünülen “Gandi” Kemal’in CHP Genel Başkanlığına aday olması, siyasette önemli günler yaşanacağını gösteriyor. Bir süredir parti içi çekişmelerin rafa kalktığı CHP’nin, dün itibariyle “yılların birikimi”ni kamuoyu önünde “faş” etmesi de yaşanacakların işaret fişeği niteliği taşıyor. Baykal’ın “ruh ikizi” kabul edilen Önder Sav’ın “Gandi” Kemal’i desteklediğini açıklamasının ardından toplanan MYK’nın, Sav’ı “ihanet” ile suçlayıp, Baykal’a dön çağrısı yapması, “suskunluğu fırtınalara gebe” CHP’yi daha da yakından izlemeyi gerektiriyor.

Bütün bunlar, Baykal ile Baytok’a ait olduğu iddia edilen video görüntülerinin ortaya çıkmasıyla başladı. Baykal, “komplo ve tertip” dedi ve bunu deşifre etmek üzere genel başkanlıktan istifa etti. Görüntülerin ahlaksız bir yöntemle ele geçirilip yayınlanmış olması, herkesin ve özellikle de CHP’lilerin tepkisini çekti ve Baykal’a tam desteğini açıkladı. “Komplo yazarları”, olayın “1 Mart Tezkeresi”ni unutmayan ABD’nin tertibi olduğunu yazdı. Kimileri, “derin devlet”in Baykal’ı çizdiğine dikkat çekti. Çok bilinmeyenli denklemin çözümünün zaman alacağı; bu “tertibi” çözecek anahtarın Baykal ve CHP’de olduğu anlaşılıyor.

CHP’nin genel başkanlık sorunununsa zamana tahammülü olmadığı görülüyor. Dolayısıyla istifayla birlikte CHP’de genel başkanlık sorununa ilişkin tartışmalar da başlamış bulunuyor. İstifanın ardından, örgütün bütün “geri dön” çağrılarına açık kapı bırakan Baykal, MYK’nın çağrısına “hayırlı olsun” demekle yetindiğine göre, bir tertip sonucu bırakmak zorunda kaldığı genel başkanlığı geri istediği anlaşılıyor. Oysa bütün toplumun “mağdur” katına yükselttiği Baykal’ın geri dönebilmesinin tek koşulu, tertibi ortaya çıkaracak bir süreci işletmekle mümkün görünüyor.

Öncelikle kamuoyunun, halkın, siyasetçilerin, diyanetçilerin ve elbette Başbakanın, Baytok ile Baykal arasında var olduğu iddia edilen ilişkinin onay mercii olmadığının altını çizmek gerekiyor. Elbette bu tarz bir ilişkinin siyaseten bir maliyet var ama varsa da, yoksa da kendilerini ilgilendiriyor. Ancak, Baykal’ın da istifa gerekçesinin arkasında durması gerekiyor. MYK’nın da, “90 yılık” CHP’nin genel başkanlığına aday olma cesareti gösterenleri “ihanet” ile suçlama kolaylığından kendilerini alıp, enerjilerini, Baykal’ın “tertip” diye adlandırdığı süreci aydınlığa kavuşturmak için harcamaları daha doğru görünüyor.

İstifaya götüren süreç orta yerde duruyor. Üstelik bu istifa ile 1999 istifası, nitelik olarak birbirine hiç benzemiyor. O zaman CHP, barajın altında kalmıştı ve sorumluluk, simgesel olarak genel başkanda idi. Bu kez, istifa, tertip olduğu iddia edilen bir gönül ilişkisine dayanıyor. Baykal’ın, “evet var; hayır yok” demediğine göre, bu tertibe ilişkin biri analizi(üstelik Fetullah Hoca’yı da aklayarak) var ve istifa ederek, analizden çıkardığı sonuçlarla meydan okuması mantıklı görünüyor.

“Tertibin”, Baykal’ı istifaya zorlamak maksadıyla yapıldığı açıktı. Baykal’ın, “bu benim hayatım”; CHP’nin, “bu Genel Başkan’ın tercihi” diyerek, tertibi önemsememesi mümkün olabilirdi. Varsa bir bedeli ödenerek, istifa tercihi kullanılmazdı ve ilk seçimde bunum maliyeti görülmüş olurdu. Madem, bir meydan okunarak istifa edildi; “tertip” açığa çıkarılmadan, Baykal’ı geri çağırmak, siyaseten yenilgiyi kabullenmek anlamına geliyor.

Milyonları arkasına almış CHP gibi bir partinin, bir yandan genel başkansız kalmaması; öte yandan “tertibi” açığa çıkaracak çalışmaları aksatmadan, titizlikle sürdürmesi gerekiyor. “Tertip” açığa çıktıktan sonra, Baykal’ı geri çağırmak, partinin “vefa” duygusuyla ilişkili olabilir. Bu açıdan “Gandi” Kemal’in adaylığı doğru bir çıkış; MYK’nın her yerde “ihanet” arayarak, “tertibi” açığa çıkarmamış Baykal’ı geri çağırması yanlış bir tercih gibi görünüyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL