Bazı insanlar, hayatın hakkını vererek yaşarlar. Geçtikleri her yerde onların izlerine rastlarsınız. Bedensel varlıklarının ötesindedir, hissettirdikleri ağırlık; tıpkı bir türküde dillendirildiği gibi: “Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez Gönülden gönüle yol gizli gizli.” Serinlemek istediğinizde gölgesine girebileceğiniz ulu bir ağaç veya ihtiyaç duyduğunuzda içinizi ısıtan bir güneş gibidirler. Hepimiz bakarız ama onlar “ can gözleriyle görürler ”; bu yüzden olsa gerek, “ kalkıp göç eylediklerinde” , dünya öksüz kalır. Göçüp gidenin ardından kalan boşluk, hiç doldurulamaz. Tıpkı Neşet Ertaş gibi! Beş yıl oluyor; hakka yürüyeli! 1938 yılında doğup, 2012’de tamamladığı dünyevi hayatını şöyle özetlemiş bir şiirinde: “Bin dokuz yüz otuz sekiz cihana Kırtıllar Köyünde geldin, dediler. Babama Muharrem, anama Döne Dedim; sen atayı bildin, dediler .” GÖNÜL GÖZÜ AÇIK BİR HALK AŞIĞI! Bektaşiliğin alt parçası olan Abdallık geleneğine mensup bir ailenin ço
Turhan Yörükan'dan 'Bağlanma ve Sonraki Yaşlarda Görülen Etkileri' Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık! Çok sayıda araştırma ve inceleme kitabıyla tanınan Turhan Yörükan'ın Bağlanma ve Sonraki Yaşlarda Görülen Etkileri adını taşıyan çalışması, daha önce yayınlanan Alfred Adler, Sosyal Roller ve Kişilik kitabını tamamlıyor. Birlikte okunduğunda, içimizdeki hareketi, geride bıraktıklarımızı, özellikle de bizsiz yaşamak zorunda kalan çocuklarımızı nasıl bir sosyal psikolojik ortama ittiğimizi daha arı biçimde görebiliyoruz. Yüksel IŞIK Hani Nâzım Hikmet, bir şiirinde 'Kimi insan otların/ kimi insan balıkların çeşidini bilir/ ben ayrılıkların!/ kimi insan ezbere sayar yıdızların adını/ ben hasretlerin!' diyor ya peki, siz bilir misiniz 'Ama ben annemin saçları olmadan uyuyamam ki' sözlerinin ne anlama geldiğini? Biliyorum; bazılarınızın aklına Cemal Süreya'nın, 'Oysa ben senin gözlerinsiz edemem, bilirsin...' sözleri geliyor ama peki siz, bir ç
Bazı insanlar, hem kendileri umutludur hem de attıkları adımlarla etrafına umut dağıtırlar. O insanlar, aynı zamanda, mücadelecidir; hakkın, hukukun yerini bulması için gece gündüz çalışır, yorgunluk nedir bilmezler; kimsesize kimse olurlar. O “ güzel insanlar ” da bilirler ki etraf, kimsesiz ile zayıf ve güçsüz ile hatta “ derya içre olup deryayı fark etmeyen balıklar ” ile doludur ama “ deryada damlası ” olmak, yaşama anlam katmanın “ mütemmim cüzü ”dür. Zaten o insanlar varsa kendisini zayıf yahut güçsüz hissedenler için hayata tutunmanın da bir anlamı vardır. DERYANIN RENGİYDİ CEVAT YURDAKUL! Değişmez var sayılan “ deryanın rengi ” de, işe o “ damla ” ile değişir. “ Rengin açığa çıkması”, “tarihsel, sosyal, ekonomik şartların zarurî neticesi ”nden ötürü uzun zaman alır ama alır; o “ iz ” açığa çıkar. Katiller sürüsünün katlettiği Cevat Yurdakul da öyle bir insandı! II. MC Hükümeti’nden sonra kurulan Ecevit Hükümeti, en iyi icraatlarından birini yapmış; Yurdakul’u A
Yorumlar
Yorum Gönder