Benim üniversite maceram, 12 Eylül Öncesi ve sonrası olmak üzere iki kısımdan ibarettir. İlk üç yarıyılı faşist saldırılar altında; son beş yarıyılı ise baskının kol gezdiği bir ortamda okudum. Ara vermek zorunda kaldığım 1980-83 arasında ise Mamak’a “ sonbahar gel(mişti )”. Kendi “ sonbahar ”ım henüz bitmişti ki çıkan “ öğrenci affı ” ile okula dönmüştüm. Bana yakınlık göstermek isteyen herkesten “ gizli polis ” çıkartacak kadar “ tecrübe ” sahibi idim ama diğer öğrenciler için bir “ muamma ” olduğumu fark edemedim. “ Ricat” yaşanmış olsa da “ sol hava ”nın hakim olduğu bir okula, dönemin ortasında gelip, sınıfın en arkasına konuşlanmış; dersi oradan dinleyip, konuşmaları oradan takip etmeye başlamıştım. Neredeyse kimsenin tanımadığı ve sadece “ dinlemekle yetinen ”, yaşı diğerlerine oranla bir miktar “ geçkin” birinin “ muamma” olarak tanımlanması, “ hafif ” bile kaçar; varın gerisini siz düşünün. KALABALIKTAKİ YALNIZI GÖREBİLMEK Derslere girdikten sonra öğ...
Adalılar Türkü Söyler, Susar Darağaçları! TÜRKİYE GÜNDEMİ 3,0 08.10.2012 10:59:05 A + A - Bugün(8 Ekim), 12 Eylül darbesinin toplumu susturmak için giriştiği idamlar serisinin ilk idamı olan Necdet Adalı'nın idam edilişinin 32. Yıldönümü. Arkadaşları ortak politik dostları dışında uzun süre kimin kimsenin hatırlamadığı, adından bahsedildiğinde çıkaramadığı Altındağlı "sarı çocuk", geçen yıllarda referandum vesilesiyle Başbakan'ın ağzından bütün Türkiye 'de tanınmış oldu. Hatta o kadar tanındı ki, doğum yeri olan Denizli'de, AKP'li Denizli Belediye Başkanı'nın girişimiyle İstiklal Mahallesi'nde bir sokağa adı verildi. Böyledir işte! Biz, Yeni Aşama Sosyalist Gençlik Dergisi'nin Ekim '87 sayısında," Adalılar türkü söyler, susar darağaçları " manşeti attığımızda, " suçu ve suçluyu övmekten " toplatılmıştık. Adalı'nın türküsü Başbakanlık kürsüsünde ses verdiğine göre, hakikaten darağaç...
Bazı insanlar, hem kendileri umutludur hem de attıkları adımlarla etrafına umut dağıtırlar. O insanlar, aynı zamanda, mücadelecidir; hakkın, hukukun yerini bulması için gece gündüz çalışır, yorgunluk nedir bilmezler; kimsesize kimse olurlar. O “ güzel insanlar ” da bilirler ki etraf, kimsesiz ile zayıf ve güçsüz ile hatta “ derya içre olup deryayı fark etmeyen balıklar ” ile doludur ama “ deryada damlası ” olmak, yaşama anlam katmanın “ mütemmim cüzü ”dür. Zaten o insanlar varsa kendisini zayıf yahut güçsüz hissedenler için hayata tutunmanın da bir anlamı vardır. DERYANIN RENGİYDİ CEVAT YURDAKUL! Değişmez var sayılan “ deryanın rengi ” de, işe o “ damla ” ile değişir. “ Rengin açığa çıkması”, “tarihsel, sosyal, ekonomik şartların zarurî neticesi ”nden ötürü uzun zaman alır ama alır; o “ iz ” açığa çıkar. Katiller sürüsünün katlettiği Cevat Yurdakul da öyle bir insandı! II. MC Hükümeti’nden sonra kurulan Ecevit Hükümeti, en iyi icraatlarından birini yapmış; Yurdakul’u A...
Yorumlar
Yorum Gönder