Kayıtlar

Haziran, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ADALET OLURSA TÜRKİYE KAZANIR!

Resim
Galile’yi hatırlıyor musunuz? Yaptığı çalışmalarla “ modern fiziğin babası ” unvanını almış bir bilim insanı. Hatırlıyorsanız, “ dünya, güneşin etrafında dönüyor ” dediği için Engizisyon Mahkemesi’nde yargılanır. Yargılama sırasında, “ dünyanın hareket ettiği ” fikrinden vazgeçmeye ve bu görüşlerini lanetlenmeye zorlanır. Engizisyonun şartlarını kabul eder ama gene de hapse atılır. Hapisteyken gözlerini kaybeder. Sonra O’nu ev hapsine mahkum ederler; ömrünün sonuna kadar evde yaşamak zorunda kalır. Çünkü adaletsizliği engelleyecek güce sahip değildir. "GENE DE DÖNÜYOR DÜNYA"! Bir iddiaya göre mahkemede pişman olduğunu itiraf ettikten hemen sonra yakınında bulunanlara, bir başka iddiaya göre de ölmeden az önce “ eppur si muove" diye fısıldar. Yani “ gene de dönüyor dünya ”! Almanların, “ adalet yoksa memleket yıkılır ” şeklinde bir sözleri vardır. Nitekim bilimsel gerçeklere gözlerini kapatan ve adil yargılanma hakkını ortadan kaldıran Kil

Bekle, O Günler Gelsin İstanbul!

Resim
Başlık, bir ütopya üzerinden İstanbul’a seslenen Vedat Türkali’nin o muhteşem şiirinden! Türkali’nin, “ Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul/ Bekle bizi ” dizeleri, belki de ilk kez ütopya olmaktan çıkıp gerçeğe bu kadar yaklaşmaktadır. Bunu sağlama potansiyeli taşıyan ise Enis Berberoğlu’nun haksız ve hukuksuz tutuklanmasıyla birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “ Adalet Yürüyüşü ”dür. İstanbul’a doğru yol alan “ Adalet Yürüyüşü ”, Türkiye’nin artık farklı bir güzergaha girdiğinin işaretidir. Bu yürüyüş, adaletin terazisinin bozulduğunun; düzelebilmesi için yeni bir konsensüse ihtiyaç olduğunun göstergesidir. “ GEÇMİŞE AĞLAMAK FAYDA VERMEZ” Denilebilir ki ve zaten denilmektedir ki bunca haksızlık ve hukuksuzluk yapılırken neredeydiniz? Başta Demirtaş olmak üzere HDP’li vekiller tutuklanırken, işlerini ve ekmeklerini geri almak için bedenlerini açlığa yatıran Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın dönüşü olmayan yola girdiklerinde neden sesiniz çıkmadı

Ezidi'ye arka çıkmazsan!...

Resim
Rivayet bu ya, bir Ezidi, bir Hıristiyan ve bir Müslüman üç arkadaş, Midyat’ta gezinirlerken, dere kenarında güzel bir bostan görmüşler. Midyat’ın ağalarından birine aitmiş bostan! Etrafa bakmışlar, kimse yok! Dalmışlar bostana, istediklerini koparıp yemişler. Sonra da yan gelip yatmışlar! Ağa bu! Su uyur ağa uyumaz! Bakmış üç delikanlı, bostanında uyuyor; üstelik her şeyin tadına baktıklarını da anlamış. Ağanın canı çok sıkılmış. Ancak kızgınlığını üçüne karşı aynı anda gösteremeyeceğinin de farkındaymış. Önce Ezidi’ye yönelmiş: “ Ulan ” demiş, “ hadi İslam ve Hıristiyanlık hak dini. Onlar benim malımı, benden izin almadan yiyebilirler. Peki sen bu hakkı nereden alıyorsun?” Başlamış vurmaya! Ağa, Ezidi’yi “ yer misin, yemez misin ” diye döverken, diğer iki arkadaşı, hiçbir müdahalede bulunmamış; sessizce seyretmişler. Muhtemelen akıllarından, “ bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın ” sözü geçmiştir. Ama “yılan” bu, “dokunmanın tadı”na bir kez vardı mı,