Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
12 Kasım'da Avanos'ta olacağım. Siyasetin İtibarını konuşacağız ve #Kişiliğinizİtibarınızdır Kitabını imzalayacağım. #YazmayıSeviyorumÇünkü pic.twitter.com/tUMz7UUaoV — Yüksel Işık (@isikyuksel) 31 Ekim 2016

Cumhuriyet: "90 Yıllık Reklam Arası" mı?

Resim
93 yıla çok şey sığdırmış Cumhuriyet’in kuruluşunu kutluyoruz. Kutlu olsun! Cumhuriyet için söylenmiş en cüretkar söz, AKP’li eski bir milletvekilinin söylediği, “ 90 yıllık reklam arası” sözüdür. Cumhuriyet’ten yana olanların bu söze gösterdiği tepkiler; Cumhuriyet’e karşı olanların o sözü söyleyen vekili bir daha aday göstermemiş olmasıyla sessizliğe büründü. Bu söz, benim için Cumhuriyet tarihinin vazgeçilmez en önemli simasının öncelikle Mustafa Kemal olduğunun en iyi kanıtıdır. Niçin? “Padişahım çok yaşa ” geleneğinin Anadolu coğrafyasının en ücra köşesine dahi sirayet ettiği bir dönemeçte yediden yetmişe herkesi önce bağımsızlık mücadelesine; ardından da Cumhuriyet’in kurulmasına ikna ettiği için… Padişahın, Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gitmesine izin verdiği andan itibaren karşılaşabileceği bütün zorlukları ve onlarla nasıl baş edebileceğini bilen biri olduğu için… En umutsuz anlarda bile halka tercüman olduğu ve onların umudunu diri tuttuğu için. İstanbul

Bu Bir Başkanlık Operasyonudur!

Resim
Başkanlık tartışmalarının hızla sürdüğü bir ortamda Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ile Eşbaşkan Fırat Anlı, gözaltına alınması, “ terör operasyonu ” değil, Başkanlık operasyonudur! MHP’nin önce “ referanduma gidilmesine evet, referandumda hayır ” biçimindeki “yaman çelişki ”li açıklamalarının iktidara yetmediği; AKP’yi ikna etmek için Bahçeli’nin, “ mecliste evet dersek, referandumda da evet deriz” açıklamasının da yetersiz kaldığını biliyoruz. BAŞKANLIK İÇİN MHP MANİVELASI YETMEZ! “ Siyasetin itibarı” nın MHP aracılığıyla yerle yeksan edilmesi, Başbakan Yıldırım’ı, “ Bahçeli’nin sözünün üstüne söz söylemek yakışmaz ” sözünde dile getirdiği gibi memnun etmişse de MHP yönetiminin desteğinin Başkanlık Rejiminin için yeterli olmadığı bilinmektedir. 7 Haziran sonrası MHP yönetiminin takındığı tutumun MHP tabanını hayal kırıklığına uğrattığını ve bu “ kırıklığın ”, MHP’yi baraj çizgisine kadar indirdiğini İktidar da görmektedir. Kurumsal kimliği hercümerç

Mehmet Ağar’ın Sola Dair İfşaatları

Resim
Babam, “ sen doğru ol, gayret Allahındır ” dedikçe yüzüme müstehzi bir ifade gelip otururdu. İçimden hep, “ ne zaman ?” sorusu geçerdi. TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun davet ettiği ünlü isimlerin arasında olan Mehmet Ağar, " Sol örgütler de bizim sandığımızın tersine, zararsız, eline bıçak almamış insanlar çıktı " ifadesini kullanınca aklıma babamın sıkça kullandığı o söze karşılık içimden geçirdiğim “ ne zaman ?” sorusunun cevabı da kendiliğinden verilmiş oldu. O zaman, bu zamanmış! Yaşadıklarımdan biliyorum; Mehmet Ağar, bize, benim yaşıtlarıma çokça işkence yapılmasına, çoğunun sakat kalmasına yahut işkence sırasında yaşamını yitirmesine neden olmuş biri. Zaten Susurluk’ta kamyona çarpan devletin “ bağırsakları ”ndan ortalığa saçılan kokular nedeniyle suçlu bulunup beş yıl ceza aldığını da biliyoruz. KAYIP ÇOCUKLAR VE BİN OPERASYON! “ Bin Operasyon ” yapmıştı ve o “ operasyonlar” sonucunda sayısız annenin çocuklarının kaybolmasına yol a

GAR KATLİAMINDAN BİR YIL SONRA

Resim
Haberi bir yakınım vermişti. “ Alanda bomba patlamış ” dediğinde başlangıçta idrak edememiştim; eve dönüp televizyonu açtığımda, katillerin etrafa saçtığı kan kokusu evin içine kadar sinmişti. O an gözüme bir pankartta yazılan, "Ne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı" sözleri takıldı. Dikkatli baktım; taşıyanlar gencecik çocuklardı. İşte o çocukların gökyüzüne kansız bakmalarını istememişlerdi. O çocuklara kıymışlar; Ankara'yı kana bulamışlardı! Tıpkı daha önce Suruç'ta, Diyarbakır’da, Sultanahmet’te, Gaziantep’te, tekrar Ankara’da ve gene Ankara’da kıydıkları gibi! O katliamda 103 canımızı yitirmiştik; yaralanıp sakat kalanların haddi hesabı yoktu. Ne için öldürülmüştü bu masum insanlar? FAŞİZMİN EN İYİ BİLDİĞİ ŞEY! Barış istedikleri için. Yükselen barış talebi karşısında çılgına dönmüşlerdi. Bir arkadaşım; o günlerde," faşizm gene en iyi bildiği şeyi yaptı, toplu katliam " diye yazmıştı. Katliamın hemen arkasından, “İki

ERNESTO'YA BİN SELAM!

Resim
Ernesto Che Guavera. Bugün O’nun Bolivya Dağları’nda katledildiği gün.  “Dünyanın neresinde olursa olsun, haksız yere birisinin suratına atılan tokadı kendi suratında hissetmeyen kişinin insanlığından şüphe ederim ” diyen o büyük insan, tarihler 9 Ekim 1967’yi gösterdiğinde katledildi. Arjantin’de doğdu; Küba Devrimi’ni gerçekleştiren ekibin en önündeydi; devrimin ve sosyalizmin Latin Amerika’nın en ücra köşesine kadar taşınması gerektiğine inandığı için mücadelesini Bolivya’da sürdürürken rejim güçleri tarafından katledildi. İyi bir sporcu, satranç ustası, şiir ve edebiyat tutkunu, fotoğraf tutkunu ve elbette tıp doktoru olan Ernesto, Fidel Castro ile Meksika’da tanıştı. Raul ve Fidel Castro ve diğerleriyle birlikte Batista Diktatörlüğü’nün devrilmesi için Sierra Maestra Dağlarını üs tutan Ernesto, takındığı kararlı tutum ve gösterdiği başarı nedeniyle devrimciler arasında Commandate olarak tanındı. Batista’nın devrilmesinin ve Küba Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ar

Adalı'nın Türküsü Düşmeyecek Dillerde!

Resim
TÜRKİYE GÜNDEMİ Bugün 8 Ekim! Necdet Adalı, 36 yıl önce bugün idam edilmişti. O’nu idam edecekleri gece, yani 7 Ekim’i 8 Ekim’e bağlayan gece, pek çok yoldaşı ve yol arkadaşı gibi ben de Etimesgut Askeri Tutukevi’nde idim Darbe karabasanının, soluduğumuz havaya bile sindiği o gece, tahmini idam saati olan 03.00’e kadar uyumadan ve sessizce bekledik. O saatte hep birlikte ayağa kalkıp, saygı duruşunda bulunduk. Amacımız, O’nu sonsuzluğa yalnız göndermemekti. Gözyaşlarımızı içimize akıtıp, şiirlerle uğurladık Necdet’i. Necdet’i tanırdım. İnsanın bir arkadaşının idam edilmesi, tarif edilemez bir acıdır ve herkes acısını kendince yaşar. Benim Necdet ile tanışmam, 1976'ya dayanır. O tarihlerde, ben Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi öğrencisiydim; sanırım o da Yıldırım Beyazıt Endüstri Meslek Lisesi'ne kayıtlıydı. Okul ile arasının iyi olduğu pek söylenemezdi. Keçiören'e gidip gelirken, yol üzerindeki Yıldırım Beyazıt Halkevi'ne uğramaya başlamış; Ne