Bu Bir Başkanlık Operasyonudur!

MHP’nin önce “referanduma
gidilmesine evet, referandumda hayır” biçimindeki “yaman çelişki”li açıklamalarının iktidara yetmediği; AKP’yi ikna
etmek için Bahçeli’nin, “mecliste evet
dersek, referandumda da evet deriz” açıklamasının da yetersiz kaldığını biliyoruz.
BAŞKANLIK
İÇİN MHP MANİVELASI YETMEZ!
“Siyasetin itibarı”nın
MHP aracılığıyla yerle yeksan edilmesi, Başbakan Yıldırım’ı, “Bahçeli’nin sözünün üstüne söz söylemek
yakışmaz” sözünde dile getirdiği gibi memnun etmişse de MHP yönetiminin
desteğinin Başkanlık Rejiminin için yeterli olmadığı bilinmektedir.

Kurumsal kimliği hercümerç olmuş MHP’nin Başkanlık için “manivela” misyonunu üstleneceğine
ilişkin açıklamalarını yeterli bulmayan AKP, kamuoyundaki kararsızlığı
giderecek yeni bir hamleye ihtiyaç duydu.
O hamleyi, Darbe Komisyonu’na gelip bildiklerini anlatan
Gültan Kışanak’ın ve belediyeyi eş yetkiyle yönettiği Fırat Anlı’yı göz altına
alarak yaptılar. Kışanak'ın gözaltına alınması, Başkanlık sürecinde kararsız
seçmeni konsolide etmeye yönelik bir operasyondur.
Gözaltıların 1995'de görülen Demokrasi Partisi (DEP)
Davasının karara bağlandığı güne denk getirilmesi de tesadüf değil ama asıl amacının,
toplumu gererek, seçmeni hızla ikiye bölmek olduğu anlaşılmaktadır.
Gözaltılarla ilk önemli adımı atan AKP’nin, asıl amacı ise bölünmenin
taraflarından birinin kendileri, diğerinin de PKK olduğuna ilişkin bir söylemi
topluma kabul ettirmektir.
Çünkü eldeki araştırmalar, Erdoğan’a yönelik ilginin
Başkanlık için yeterli olmadığını göstermektedir.
7 Haziran’dan sonra içeride şiddetin körüklenmesi, “Allah’ın lütfu” olarak görülen darbe
girişimini her alanda ve her anlamda muhalif unsurları sindirmek ve bastırmak
amaçlı kullanılması; dışarıda Suriye ve Irak ile savaş için her yolun denenmesi
de Başkanlığa giden yol üzerindeki engellerin kaldırılmasına yönelik planın diğer
parçasıdır.
HDP’li Başkanlara yöneltilen operasyonun tarzının, tıpkı 1995’de
sonuçlanıp, Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’ın 15'er yıl;
Mahmut Alınak ve Sırrı Sakık’ın 3'er yıl 6'şar ay hapis cezasını almalarına
neden olan operasyona benziyor olması, şoven milliyetçi kesimlere yönelik bilinçli
biri tarihi hatırlatmasıdır.
Resmi açıklamalar ise zevahiri kurtarma girişimidir.
Bırakalım evrensel hukuk kurallarını; Türkiye’nin mevcut
hukuk düzeni içinde bile kabul edilemez bulunan bu operasyonun asıl amacı,
açıklandığı gibi, “terör örgütü”ne
yönelik “yardım ve yataklık”
değildir.
1999’dan beri HDP çizgisi tarafından yönetilen Diyarbakır
Belediyesi’ni tarihinde ilk kez kurumsal bir kimliğe kavuşturmak için çabalayan
Gültan Kışanak’ı gözaltına almak, “yardım
ve yataklık” gibi adli bir suç iddiası nedeniyle olmadığını hepimiz
biliyoruz.
Asıl amaç, hem HDP tabanını provoke etmek hem de haksız
gözaltı ve tutuklamalara ve yaratılan mağduriyetlere karşı sesini yükselten CHP’yi
HDP çizgisinin savunucusu göstererek, toplumsal izolasyonu gerçekleştirmektir.
Böylece hem kurdukları CHP=HDP denklemiyle MHP tabanında
kararsız kalan ve hatta Başkanlığa kesinlikle karşı çıkan seçmeni yanlarına çekeceklerinin
hem de Suriye ve Irak’ta ABD tarafından PYD dolayımıyla “müttefiklik” statüsüne kavuşturulan PKK’ya geri adım attırmanın hesabını
yaptıkları anlaşılmaktadır.
CHP’nin FETÖ’yü savunduğu iddiasının toplumsal karşılığının
olmadığını gören iktidarın, CHP’yi bu kez “HDP’nin
kalkanı” olarak göstermek istemesi, toplumsal gerilimi artırmak amaçlıdır
ve böylece Başkanlık için bir adım daha öne geçeceğini hesap etmektedir.
Uluslararası hukukta, “mevcut
hukuk kurallarının ihlal” edildiği anlamına gelen “fiili duruma yasallık kazandırmak” sözü, iktidarın her hal ve
şartta Başkanlık için daha çok baskı yapacağının ipucu niteliğindedir.
Başkanlık karşıtı güçlerin bu ipuçlarının ışığında politik
bir duruş sergilemesi ve göz altıların, tutuklamaların ve kışkırtmaların toplumsal
çıkarlarımıza aykırı olduğu; çözümün demokraside olduğu gerçeğini bütün topluma
anlatması gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder