Adalı'nın Türküsü Düşmeyecek Dillerde!


TÜRKİYE GÜNDEMİ
Bugün 8 Ekim!
Necdet Adalı, 36 yıl önce bugün idam edilmişti.
O’nu idam edecekleri gece, yani 7 Ekim’i 8 Ekim’e bağlayan gece, pek çok yoldaşı ve yol arkadaşı gibi ben de Etimesgut Askeri Tutukevi’nde idim
Darbe karabasanının, soluduğumuz havaya bile sindiği o gece, tahmini idam saati olan 03.00’e kadar uyumadan ve sessizce bekledik.
O saatte hep birlikte ayağa kalkıp, saygı duruşunda bulunduk.
Amacımız, O’nu sonsuzluğa yalnız göndermemekti.
Gözyaşlarımızı içimize akıtıp, şiirlerle uğurladık Necdet’i.
Necdet’i tanırdım.
İnsanın bir arkadaşının idam edilmesi, tarif edilemez bir acıdır ve herkes acısını kendince yaşar.
Benim Necdet ile tanışmam, 1976'ya dayanır.
O tarihlerde, ben Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi öğrencisiydim; sanırım o da Yıldırım Beyazıt Endüstri Meslek Lisesi'ne kayıtlıydı. Okul ile arasının iyi olduğu pek söylenemezdi.
Keçiören'e gidip gelirken, yol üzerindeki Yıldırım Beyazıt Halkevi'ne uğramaya başlamış; Necdet ile de orada tanışmıştık.
Herkesin "sarı" dediği Necdet Adalı, sonradan Filistin’de boğulan Kemal Ergin ile birlikte Ankara İsmetpaşa'da öldürülen iki kişinin zanlısı olarak Temmuz 1977’de gözaltına alınıp tutuklanmıştı.
İdamla yargılanıyordu ama aklanacağına inanıyordu.
Normal bir siyasal süreçte elbette aklanacaktı ama darbe oldu ve o dönemin darbecileri, “bir soldan bir sağdan” diyerek Necdet’i idam sehpasına çıkarmışlardı. Sağdan ilk isim ise yaptığı itirafları 74-80 arasında gerçekleşen bütün karanlık katliamları aydınlatacak bilgilerle dolu olan Mustafa Pehlivanoğlu oldu.
Necdet’i, 7 Ekim’i 8 Ekim’e bağlayan gece, idam sehpasına çıkardılar.
O idam sehpasına çıkarken, son sözleri “Kahrolsun Sömürgecilik, Yaşasın Halkların Kardeşliği” Ankara semalarında yankılanmıştı.
2010 Anayasa Referandumu’nda, bugün FETÖ olarak anılan kişi, “elimden gelse mezardakileri kaldırıp evet oyu vermelerini sağlardım” demiş; bugün Cumhurbaşkanı olan Erdoğan da, Necdet’i anarak şiir okumuştu.
O referandumda bugün “düşman kardeş” olan iki taraf elbirliğiyle “evet” sonucunu çıkarmışlar; bugün daha net anlaşılıyor ki o referandumun sonucunda yargının bağımsızlığı rafa kaldırılmıştı.
Harama el uzatmamış; haksızlığın karşısında hep dik durmuş; yoksulların, kimsesizlerin kimsesi olmak için mücadele etmiş, “Altındağlı Sarı Çocuk”, darbecilerin baskısıyla idam edildiği ülkede, Başbakanlık kürsüsünde ses vermişti.
Demek ki darağaçlarının da, darağacını kuranların söyleyecek sözü yokmuş!
Bu nedenle, Yeni Aşama Sosyalist Gençlik Dergisi'nin Ekim '87 sayısında, toplatılmamıza ve yargılanmamıza neden olan manşeti bir kez daha tekrarlayalım:
"Adalılar türkü söyler, susar darağaçları"!


NOT: Bu yazı, Ekim 2012’de yayınlanmış bir yazımın kısaltılarak yeniden düzenlenmiş halidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL