Ziya Yılmaz'ı yitirdik: Erken Ölen Mintanıyla gömülsün!


Akşam yerini geceye henüz bırakmıştı ki Nart Bozkurt aradı; “Ziya Abi’yi kaybettik” dedi. Mahir Çayan’ın dava arkadaşı Ziya Yılmaz, sonsuzluğa göçmüştü. Zorlu ama dolu bir hayatı 73 yıllık ömre sığdıran Ziya Abi’miz artık sonsuzluk evrenindeki ebed müddet istirahatgahına çekilmiş bulunuyor.

Nart Bozkurt, O’nu anlatmak için Edip Cansever’in, ''Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak, Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir" dizelerini seçmişti. Söz konusu Ziya Abi olduğu için hakikaten öyle!

İlk TİP kurulduğunda Fatsa İlçe Başkanlığını üstlenmiş; başını çektiği fındık mitingleri, sorunun kapitalizmin vahşetinden kaynaklandığına karar vermesini kolaylaştırmıştı. Bu tarihten sonra O’nu, şiddet eksenli devrimci eylemlerin içinde görüyoruz.

Mahir Çayan ile kurdukları THKP-C, “siyasi mücadele için silahlı propaganda” yöntemini benimsemişti. İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom'un kaçırılması eylemine katılmış; sonrasında, aralarında Mahir Çayan’ın da bulunduğu arkadaşlarıyla birlikte Maltepe Askeri Cezaevi’nden firar etmişti. Firar sonrası kaldıkları ev basılmış; çıkan çatışmada Ulaş Bardakçı yaşamını yitirmiş, Ziya Yılmaz ise yaralı olarak yakalanmıştı.

Sonrası biliniyor. Yıllar süren cezaevi hayatı, üç yıllık fazlalıkla birlikte 1986’da sona ermişti. “Bir hayatı insan gibi yaşamak” kararlılığı, zaten zor olan hayatını daha da zora soktu. Bir gün bile yüzünden eksilmeyen gülüşünün altında nice derin iç çatışmalar yaşadığı açıktı.

O tarihlerde, Çankaya Belediyesi’nde birlikte çalışma ve bu nedenle tanışma imkânım olmuştu. Sonrasında Belediye Meclisi üyeliğine seçilmiş; Meclis üyeliği boyunca yaşadığı kentin bütün sorunlarına sahip çıkmış; tıpkı fındık mitinglerindeki gibi en önde olmayı görev bilmişti.

Kendisinden bahsedilmesinden hiç hoşlanmaz ve hatta sıkılırdı. Niğde Cezaevi’nden geçirdiği yılların kendisine “armağan”ı astım ve onun sonucunda oluşan zatürreye karşı yürüttüğü mücadeleye yenik düştü. Latin Amerikalı bir şair, “hastalık karşı devrimciliktir” demişti. Kader işte; Ziya Abi, bir kez daha “karşı devrim”e esir düşmüş ve o mücadelenin sonucunda sonsuzluğa göçmüştü. Şimdi ışıklar içinde yatıyor.

Sonsuzluğa göç hazırlığı yaptığı günlerde arkadaşlarından Ertuğrul Kürkçü, yakasına taktığı on karanfil rozetiyle meclise gelmişti. Belki de bu şık davranış, kendisini heyecanlandırmış ve Mahir Çayan ile diğer arkadaşlara bir an önce haber vermek için öyle alelacele çekip gitmişti. Biliyorum, biz O’nu çok beklettik ama gene de ölmek için aceleci davrandı. Ne de olsa “her ölüm erken ölümdür”!

Hemşerim Enver Gökçe, “ölüm adın kalleş olsun” şiirini bir başka güzel insan için dile getirmişti. Kim bilebilirdi ki, bu kadar içten yazılan bir şiir, her haliyle Ziya Yılmaz’ı da tanımlasın! “Gavur Müslüman demezdi /Kendisi için bir şey istemezdi /Yatak ölümü beklemezdi /Gitti vadesiz, gencecikken /Yiğitken, güzelken, incecikken /Ölüm, adın kalleş olsun!”

Erken öldü. Çarşamba(bugün) uğruna mücadelelere atıldığı fındık diyarı Fatsa’ya gömülecek. Şairin dediği gibi, “erken ölen mintanıyla gömülsün”!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL