Nazım Hikmeti Anmak!

Bugün 3 Haziran!
Büyük Şair Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’de sonsuzluğa göçtü.
Yeri geldikçe dikkat çektiğim gibi burada doğmuş, şairliğe burada adım atmış ama çok sevdiği Türkiye’sinden uzakta hayata gözlerini yummuştu.
Hasan Hüseyin’in dizelerinin diliyle söylersek, “Haziran’da ölmek zor!”
O’nun bırakıp gitmek zorunda kaldığı bu güzel ülke, hep, şiirdeki gibi olmuş:
“sokakta tank paleti 
sokakta düdük sesi 
sokakta tomson 
        sokağa çıkmak yasak”
Daha dün, Gezi Eylemlerinin üçüncü yıldönümünde çepeçevre sarmışlardı, zamansız yitirdiğimiz canlarımızı anmak isteyenlerin etrafını.
Nazım’ın gözü hep burada olmuş; bazen aşk şiirleriyle çoğu zaman memleket sevdasıyla.
Hapishaneyi de, aşkı da, kurtuluşu da O’ndan iyi anlatan yoktur!
Belki de bu yüzdendir; aşık olan herkes için Nazım’ın şiirleri birer başucu ilacıdır.
“Gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
kayboluyorum…
BU CEHENNEM, BU CENNET!
Aşk için gösterdiği ustalığını vatan için de dile getirmekten geri durmamış, bir büyük şairdir Nazım.
Şu dizeler, kimin boğazının düğümlenmesine yol açmaz ki?
“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem, bu cennet bizim.”
Memleketini bu kadar seven birini memleket hasretiyle ölüme gönderenlerin yönettiği bir ülke burası. Ama Nazım, Memleketim, memleketim, memleketim,/ne kasketim kaldı senin ora işi/ne yollarını taşımış ayakkabım,” dizeleriyle sadece hasretini dile getirmiş ve kurtuluşa dair umutlarını hep korumuştu:
O’nun büyük şairliği, dünyanın her yerinde bilinir.
Londra’da bulunan Southbank Center Sanat Merkezi, 2014’de, “son 50 yılın en güzel 50 aşk şiiri” seçmeleri yaptı.   Nazım Hikmet’in “Severmişim Meğer” şiiri de bu seçmelerin arasına girdi.
Uzun şiirin beni cezbeden bölümü şöyle:
“Bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile
Bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin
Bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa
Bilirim benden önce duyulmuş bu keder
Benden sonra da duyulacak
Benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere
Benden sonra da söylenecek
Gökyüzünü severmişim meğer

HASRETİ, HASRETİMİZDİR!
Bir önceki yazımda şöyle yazmıştım:
“’Beygirden biraz uzun, kargadan biraz kısa’ ömrünü yaşarken kadrini bilememiştik.
“Şimdi anlıyoruz hem şairliğinin derinliğini hem yurtseverliğinin boyutunu. Ömrü boyunca Nazım’ın sahip olduğu dünya görüşüne düşman olan Türkeş bile son günlerinde Nazım’a başvurmuş; şu dörtlüğünü okumuştu:
“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.”

53 yıl geçti sonsuzluğa yelken açısının üzerinden.
Memlekete getirilip, bir çınar ağacının altına gömülmek istemişti; ne yazık ki hala bu vasiyetini yerine getiremedik.
Memleket, 53 yıl boyunca O’nun ideallerinden daha çok uzaklaştı. Bu süre boyunca nice genç fidanları kurban verdik.
Nazım, “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamamızı istemişti.
Hasreti, hasretimizdir!

O’nun ideallerini gerçekleştirmek, bugün, her zamankinden daha elzem görünüyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL