82 Anayasası'nın Işığında Başkanlık Rejimine Bakmak!
Yarattığı etki itibariyle her bir operasyonun diğerini
gölgede bıraktığı bugünler, aynı zamanda 12 Eylül 1980’de Askeri Darbe yaparak,
“Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga”
eden darbecilerin kendi hukuklarını Türkiye’nin Anayasası olarak halkı oy vermeye
mecbur bıraktıkları 1982 Anayasası’nın kabul edildiği günün yıldönümüne
rastlaşıyor.
Cumhuriyet Tarihi açısından önemli bir dönemeç olan 7 Kasım
1982’de yapılan bir çeşit “plebisit”
ile darbecilerin hazırlattıkları Anayasa ve Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı, yüzde
91.4 oranında evet oyuyla kabul edilmiş ve böylece Türkiye, “deli gömleği”ni o an itibariyle
giymişti.
Türkiye’nin “deli
gömleği”ni giydiği 7 Kasım tarihi, benim için umudun ve başlangıcın
günüdür.
7 KASIM’IN
DELİ GÖMLEĞİ HALA ÜZERİMİZDE DURUYOR!
Daha önce de anlatmışlığım vardır; o gün, sabahın erken
saatlerinde babam ziyaretime gelmiş ve Anayasa için vermeleri gereken oyun
rengini sormuştu.

Nitekim oylama sonucunda 13 hayır oyunun çıktığı Babamın
köyü, hemen o günün akşamı askerler tarafından sarılmış ve bir yandan hayvan
ahırları dahil olmak üzere her yer didik didik aranırken diğer yandan köylüler babama
karşı kışkırtılmak istenmişti.
Şimdi gururla anlattığım bu anekdotun yaşandığı tarihte
babamın yüzünde derin çizgiler bıraktığını anımsatmaya gerek var mı?
Tıpkı Pir Sultan’ın, “İlle
dostun gülü” dediği gibi!
Konunun bizi ilgilendiren tarafı, tıpkı 12 Eylül günleri
gibi iktidar baskısının doruğa çıktığı bir dönemeçten ve tıpkı 82 Anayasası’nın
öngünlerindeki gibi zorlu günlerden geçiyor oluşumuz.
OPERASYONLAR,
YENİ BASKILARIN HABERCİSİDİR!
Önce Diyarbakır Belediye Eş Başkanları, sonra Cumhuriyet
yazarları ve ardından da HDP Eş Başkanları ve milletvekillerini kapsayan
operasyonlar, 1982 Anayasası’nın öngünlerindeki gibi zorlu bir süreçten
geçtiğimizi gösteriyor.
Tıpkı 1982’de olduğu gibi bugünlerde de gündemimizde yeni
bir Anayasa tartışması var.
Tıpkı 1982’de olduğu gibi bugünlerde de gündemimizde “Devlet Başkanı mı, Cumhurbaşkanı mı”
tartışması var.
82 Anayasasının yapanların amacı, 61 Anayasası tarafından
sağlanan görece demokratik hakları ortadan kaldırmaktı.
Hak ve özgürlüklerin görece fazlalığı, her zaman ve her
iktidarı fazlasıyla rahatsız ettiğini biliyoruz.

DEMİREL’İ
HÜRRİYETPERVER YAPAN “DAR GÖMLEK”!
O kadar ki Demirel’i bile yasaklamışlardı.
İroninin bu kadarı fazla diyeceksiniz ama işte böyle;
yasaklar, kağıt üzerinde yazılmakla kalmıyor ki!
Demirel’in ı da bu ironik durumun sonucudur.
12 Eylül’ün topluma giydirdiği söz konusu “deli gömleği”, Demirel’i bile bizim
olduğumuz cenaha fırlatmış; O da hayatının son dönemlerini CHP ile dirsek
teması kurarak, “hürriyet sevdalısı”
konumuna ulaşmıştı!
Evet, çok ironik bir durum ama böylece hayat, aynı zamanda
en büyük öğretmen olduğunu da kanıtlamış oluyordu.
“Dar Gömlek”
sevdalısı Demirel’i bile “hürriyetperver”
konuma geçmeye zorlayan 82 Anayasası, Anayasa tarihimizin en gerici, en baskıcı
ve demokratik hak ve özgürlükleri en kısıtlayıcı anayasa metni olarak varlığını
hala koruyor.
Boşuna dememişler; “beterin
beteri var”!
MIZRAĞIN
ÇUVALA SIĞMADIĞINI GÖSTERMEK!
Pek çok kez değişikliğe uğramasına rağmen baskıcı iskeletini
koruyan 82 Anayasasına rahmet okutacak yeni Anayasa tehlikesiyle karşı karşıya
bulunuyoruz.
Evren, kendi “reisliğini”
82 Anayasası ile birlikte oylatmıştı; şimdi ise Erdoğan’ın “reisliği” üzerinden yeni bir Anayasayı oylayacak
gibi görünüyoruz.
Zaman zaman iktidar kanadında ve iktidarın değirmenine su
taşıyan “bozkurt otağı”nda,
Anayasanın ilk dört maddesine dokunulmayacağına dair “teminat” açıklamalar geliyor ama gündelik hayatımıza müdahale
etmeye hazır “mızraklar”, “ilk dört” madde “çuvalına sığmayacak” derecede vahim görünüyor.
O halde ne yapmak gerekir?
Mücadele etmek!
Niçin?
Her zaman ve herkes için lazım olabilecek demokratik hak ve
özgürlükler, mücadele edilmeden kazanılamaz.
Bizi zor ve meşakkatli bir süreç bekliyor ama tarihin
tecrübesi de hiçbir baskı rejiminin ilanihaye devam etmediğini gösteriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder