VURDUMDUYMAZ KURBAĞALAR VE YENİ DEVLET
Kime sorsanız enseste karşı!
“Aşağılık” diyeni
de var; “iğrenç” diyeni de.
“Bu ne yaman çelişki”
diyebilirsiniz ama göre herkesin karşı olduğunu yüksek sesle belirtme gereği
duyduğu ensestin gerçekleşme oranı yüzde kırkmış!
Küçücük çocukların bütün bir hayatı travmatik yaşamalarına
neden olan bu oranın ancak binde biri mahkemelere konu oluyormuş.
Konu oluyor da ne oluyor?
Ensestci, “erkeklerle
gezmesine izin vermedim; o yüzden bana iftira atıyor” şeklinde, artık
ezbere bildiğimiz bir savunma yapıyor.
Tanık olarak da karısını gösteriyor; yani çocuğun annesini!
Kürsüye çıkan çaresiz kadın, “kocam haklı, kızım iftira atıyor; benim kocam öyle bir şey yapmaz”
diye kendisine dikte ettirilen ifadeyi veriyor.
“Şekil şartları” yerine
getirilir getirilmez serbest kalan o “erkekler”in
sonraki “icraatları”nı,
istatistiklere yansımadığı için bilmiyoruz.
En “sağlam” tanık
konumundaki çaresiz annelerin “tahliye”
sonrası çocuğuna söylediği rutin cümle ne biliyor musunuz?
“Söyledin de ne oldu?
Ele güne rezil olmakla kaldık. Şimdi seni kimse de almaz!”
YENİ BİR
DEVLET İTİRAFI
Bütün bunları aklıma Ayhan Oğan getirdi.
Dedi ki “Şimdi biz
yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip
Erdoğan’dır.”
Oğan’ın bu “itirafı”,
CHP’den MHP’ye, HDP’den BBP’ye ve hatta Hükümet yetkililerine kadar herkesi
kızdırdı.
Kızmakta haklılar mı?
AKP kızgınlığı taktik icabı; zira kurmaya çalıştıkları yeni
devlet henüz tamamlanmadan yapılan bu “açıklama”
inandırıcı bulunursa “süreç” sekteye
uğrayabilir.
Emin olun; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “kim ne derse desin hepsi hikaye” demesi de, Bozdağ’ın mevcut anayasanın ilk dört
maddesini tweetlemesi de, olup biteni açıkça söyleyen Ayhan Oğan’a “müptezel” diyen “çaresiz” Devlet Bahçeli’yi ve “laik
Cumhuriyet”cileri rahatlatmaktan ibaret.
Cumhurbaşkanının “Yozgat
Milletvekili olduğuna bakmayın; Kürttür, Kürt” diye övme ihtiyacı duyduğu
Bekir Bozdağ’ın, “şort giydi diye
kimseye soruşturma açılmıyor”, “müftüler de nikah kıyabilir” demesi yahut “tweet attı diye tutuklanan bir Allah’ın
kulu yok” şeklinde sözleri neyin işareti?
Dikkat edin; demokrasiyi içselleştirmiş ülke yetkilileri
gibi “giyim kuşama müdahale edenin
yakasına yapışırız” yahut “atılan
tweetlerin suç unsuru içerip içermediğine Cumhuriyet Savcıları karar verir”
demiyor; “şort giyene soruşturma
açmadık” yahut “tutuklu tweetçi yok”
diyor.
Tıpkı daha önce “gazetecilik
faaliyeti nedeniyle tutuklu kimse yok” dedikleri gibi!
Daha ne desin?
Farkındayım; “çaresiz
anne” modundakiler, içten içe Oğan’ın “meczup”
olduğunun ilan edilmesini ve Bozdağ’ın dilinin sürçtüğünü düşünmek istiyorlar.
Hatta Başbakan Yıldırım’ın Anıtkabir’de dua eden
görüntüsüyle rahatlamışa da benziyorlar.
Verdiğim rahatsızlık için özür dilerim ama söylenen sözler,
henüz söylenmemiş sözler ile anlam bulur.
KURBAĞA
ÇARESİZLİĞİNDEN VAZGEÇİN!
Henüz söylenmemiş o sözlerin mealini, Merve Kavakçı’nın “Seyir
Defteri”ne bakarak çözebilirsiniz.
Hatırlarsanız, Kavakçı, vekil seçildikten sonra başörtüsü
ile yemin etmiş; o yemin infiale neden olmuştu.
Oğuzhan Asiltürk’e bakılırsa Erbakan, Kavakçı’nın meclise
gelip yemin etmesini istememiş ama O, “Hoca’yı
dinlememiş”!
Nasıl yani?
Seçilmesini sağlamak için listenin üst sıralarına koyacaksın
ama başörtülü haliyle yemin etmesi istemeyeceksin, öyle mi?
İnandırıcı mı?
“İnandırıcı” olmadığını
yaşayarak gördük; açık ki Ayhan Oğan’a yönelik “açıklamalar” da “iki ileri
bir geri” taktiğinin bir parçası.
Oğan, an itibariyle ortam ısısında bulunan suya atılan kurbağanın
içinde bulunduğu kazanın altını yakan ateşçi konumunda.
Kurbağa da, içine atıldığı kazanın altının yanmadığına,
kendisinin pişirilmediğine inanmak istiyor ama gerçek o kadar farklı ki!
Kavakçı, o gün yaptıklarının ödülünü şimdilerde büyükelçi atanarak
aldı.
Siz, başkasının inançlarına, düşüncelerine, yaşam hakkına
karşı hoyratça davranan bu iktidarın size söylediklerine inanmak için bu kadar
“istekli” olursanız; emin olun, bugün
“kızılıyormuş gibi” yapılan Oğan da,
söylediği sözlerin “mükafatını”
2019’dan sonra bakan olarak atanmakla alacak.
Diyeceğim şu ki bırakın bu kocasının “şehvetini” çocukları üzerinde “tatmin”
etmesini seyretmekten başka çaresi olmayan kadın hallerini ve artık bağımsız ve
demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek için harekete geçin.
"Diyeceğim şu ki bırakın bu kocasının “şehvetini” çocukları üzerinde “tatmin” etmesini seyretmekten başka çaresi olmayan kadın hallerini"Bu durumu kadın halleri olarak teşhis ve ifade etmek çok doğru bir yere bizleri taşımaz kanısındayım...Üstelik enses vakaları sadece kadın tarafından değil erkek eğemen zihniyetin, kutsanmış aile kavramının içinde üremekte..."Kadınlık halleri "cümlesiyle siz de erkeği aklamış olmadınız mı?
YanıtlaSil