Alevi Çalıştayı neyi amaçlıyor?

AKP, bir süredir, Kürt sorununu ve Alevi taleplerini çözmek için irade beyanında bulunuyor. Her iki sorunda da önceki denemeler başarısız olmuştu. Şimdi Kürt sorununda inisiyatifi Cumhurbaşkanı kullanmaya çalışırken, Hükümet ise basit sorunların resmi konsept eliyle karmaşıklaştırılarak çözümsüzleştirilmek istendiği Aleviliğe ilişkin sorunları tartışmak üzere, ilki bugün olmak üzere, birbirini takip edecek altı Çalıştay düzenliyor.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye’nin temel sorunlarını tartışmaya açmak büyük bir cesaret ister. Süreç, sorunun sahiplerinin istediği gibi başlamasa da, konunun tartışılıyor olması, Aleviliğe dair varolan ön yargıların kırılmasına yol açacak olması nedeniyle önemsenmelidir. Sünni İslam geleneğinin yoğun olduğu Türkiye’de, Osmanlı’dan bu yana Alevilere dair çokca önyargı oluşturulduğu da dikkate alınırsa, Çalıştay sonucunda ne üretilirse üretilsin, konunun gündeme alınmış olması bile olumludur.

Şimdi işin özüne geçebiliriz.

Aleviler, inançlarına uygun ritüellerini gerçekleştirecekleri Cemevine yasal statü tanınmasını, zorunlu din dersinin kaldırılmasını, Diyanet’in işlevine yeni bir içerik kazandırılmasını ve simgesel önemi nedeniyle Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesini talep ediyor. Bu taleplerin realize edilebilmesi, Hükümet’in soruna nasıl yaklaştığıyla çok yakından ilgili.

Öncelikle Çalıştayın sorumluluğunu üstlenen ekip olmak üzere, sorunun çözümünde önyargısız yaklaşımlarının kolaylaştırıcı olacağı inkar edilemez.

Çalıştay’ın koordinatörlüğünü üstlenen Necdet Subaşı’nın kullandığı, “kamouyonda birbirinden farklı talepleriyle değişik ideolojik ve siyasal referanslarıyla tanınan Alevilerin gerek örgütsel dağınıklıkları gerekse sorunlarının çeşitliliği, çözüme yönelik adımların belirlenmesinde bir takım güçlükler yaratıyor” ifadeleri, ne yazık ki, negatif bir içerik taşıyor. Alevilerin taleplerini pazarlık konusu edecek, uzlaşılacak konular olarak görmek yanlıştır.

Subaşı’nın ifadeleri, Çalıştaya şekil veren referansın Aleviliğe bakışına işaret ediyor. Resmi konseptin bilinçaltına yerleştirdiği tavırlarla Alevilere Aleviliği öğretmek, en hafifinden inciticidir. Sorunun çözümü, kayıtsız şartsız Alevilerin taleplerini kabul etmekten geçer. Birbirinden farklı Alevilik yorumları olduğu doğrudur. Üstelik bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Zira hangi dini inanca veya mezhebe bakarsanız bakın; yorumlarda birbirinden farklı noktalara ulaştıkları görülecektir. Dolayısıyla bir inancın farklı yorumu, yalnızca Alevilikle sınırlı değildir.

Sünni Müslümanlığın da çok çeşitli yorumları bulunuyor. Örneğin Hizbullah’ın Müslümanlık yorumuyla diyelim ki Subaşı’nın Müslümanlık yorumunun aynı olduğunu kim söyleyebilir? Nasıl farklı yorumların fazlalığı, Sünni Müslümanlığı tartışma konusu etmiyorsa Aleviliği de ettirmez. Sorun Aleviliğe ilişkin farklı yaklaşımların bulunmasından değil; bir uçtan diğer uca kadar farklı Alevi yaklaşımlarının mutabık kaldıkları temel sorunların nasıl çözüleceğinde düğümleniyor.

Bir örnek vermek gerekirse bazıları Aleviliği farklı bir inanç; diğerleriyse İslam’ın farklı bir yorumu olarak değerlendiriyor. Aralarındaki bu derin ayrılığa rağmen her iki taraf da ibadet yeri olarak Cemevi’ni işaret ediyor. Yani Aleviler arasında temel sorunların tarifi konusunda hiçbir karşıtlık bulunmuyor. Dolasıyla ortada Subaşı’nın işaret ettiği tarzda güçlüklerden söz edilemez.

Sorun, Aleviliğin Alevi olmayanların zihninde nasıl şekillendiği noktasında düğümleniyor. Yaklaşım buysa çözümün de buradan hareketle aranacağı anlaşılıyor. “Alevi iftarı” ile sonuçlanan ilk açılımın önünü tıkayan da, benzer ön yargılı yaklaşımlar oluşturmuştu. Çalıştay, Alevilere, namaz nasıl kılınır, oruç nasıl tutulur gibi Sünni İslam’ın temel argumanlarını öğretmeyi amaçlıyorsa beyhude bir çaba olacaktır. Çözüm isteniyorsa sorunları yaşayanların Çalıştay organizasyonunda görev almalarını sağlamak gerekir. Bunun için de hükümet edenlerin Alevilerle empati kurabilecek bir arka plana ihtiyaçları bulunuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL