Zahid Akman istifa eder mi

Türkiye, bir süredir, Bülent Arınç’ın da taraf olduğu Zahid Akman’ın istifa edip etmemesini tartışıyor. 2002-2007 yılları arasında, Almanya’da, toplanan 41.4 milyon Avro’nun 18 milyonunu hesaplarına geçirip Türkiye’ye aktaran 18 kişiden biri olmakla suçlanan Akman ise RTÜK başkanlığını sürdürmekte ısrar ediyor. Topu Başbakan’a atıyor; eski Milli Eğitim Bakanı’nın tercümanlığıyla da, “istifanın suçu kabul” anlamına geldiğini açıklıyor.

Cezayla sonuçlanan Almanya’daki Deniz Feneri davasının devamı olarak, Akman’ın mal varlığına da tedbir konulması, sürecin daha da çetrefilleşeceğini gösteriyor. Arınç’ın “utanarak” izlediği süreç, biraz da, Akman’da temsil edilen güçle ilintili olabileceğine işaret ediyor. Eski Milli Eğitim Bakanı Çelik de, Akman’ın istifa etmemesi gerektiği konusunda görüş belirttiğine göre, AKP’de, “kol kırılır yen içinde kalır”cılarla “vicdanlara su serpmeli”ciler arasında üstü örtük ama sahici bir mücadele yaşanıyor.

Şimdi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Ömer Dinçer’e yönelik iddialara karşı da cansiperane duran Başbakan Erdoğan’ın kadroculuğu biliniyor. Ortaya dökülen onca iddaya rağmen “kendisini en iyi şekilde savunur” demesi de Başbakan’ın, Akman’ı gözden çıkarmadığı anlamına geliyor. Üstelik, bu sözleri, “hepimizin üzerinde her zaman spekülasyon oluyor” ifadesinden sonra kullandığına göre, Başbakan’ın Arınç gibi düşünmediği anlaşılıyor.

Kimileri, Hükümet’in isterse, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu devreye sokarak, Akman ile ilgili soruşturmayı başlatabileceğini ve böylece görevden alınmanın önünün açılacağını yazıyor. Diğerleriyse Başbakan’ın Akman’dan korktuğunu; Akman’ın kamuoyu tarafından bilinmeyen bilgileri açıklayabilme ihtimalinden bahsediyor. Oysa Başbakan’ın tavrından da Akman’ın herhangi bir bürokrat olmadığı anlaşılıyor. Dolasıyla, Akman ile ilgili süreci bir başka gözle değerlendirmek gerekiyor.

Ankara Temsilciliğini yaptığı Kanal 7’nin haftasonu haberlerini sunan Akman’ın, genel kamuoyunca bilinen hiçbir belirgin özelliği yok. Buna rağmen RTÜK’e başkan seçilmesi, rastlantı olabilir mi? Hiç sanmıyorum!

Bence Akman’ın RTÜK’e seçilmesi, tümüyle planlı bir senaryonun varlığına ve örgütlü bir sürece işaret ediyor. Akman’ın yakın tarihi de bunu kanıtlıyor. Akman’ın lisans eğitimini İlahiyatta yaptığını biliyoruz. Sonrası enteresan bir seyir izliyor. Örneğin Radyo TV haberciliği alanında master yapıyor olması bana ilginç geliyor. Daha da ilginci, doktora tezini de, TV yayınlarının gecekondu gençliği üzerindeki etkisini araştırmaya ayırıyor. Almanya’dan yasal olmayan yollardan transfer edilen paralarla kurulduğu iddia edilen Kanal 7’nin izlediği yayın politikası sürecine ve AKP’nin kitle iletişim araçlarını kullanarak, yoksullara yönelik geliştirdiği politikalara bakılırsa Akman’ın tez konularının ratslantı olmadığı görülüyor. Hele hele 25 yaşından sonra “dinin yasak ettiği şeyleri sakınıp buyurduklarını yapan kişi” anlamına gelen “Zahid” adını alması, Akman’ı, sıradan bir bürokrat olmaktan çıkartıp, özellikle dikkate almayı gerektiren bir kişi haline getiriyor.

Dolasıyla Akman’ın istifa edip etmemesi, vaka-i adliye olmaktan çok bir misyonun duruşuna işaret ediyor. Akman’ın istifasını gündemde tutarak, Hükümet bloğunda psikolojik gedik açmak isteyen CHP, bu misyonu gözünden kaçırıyor.

CHP, AKP’yi kendisi gibi değerlendiriyor. Yani, CHP benzer bir durumla karşılaşsa göstereceği refleksi açıklıyor. Oysa AKP, çıkarları farklı olan değişik toplumsal kesimleri de arkasına alan kitlesel ama bir misyon partisidir ve RTÜK gibi yerlere gönderdiği isimler, genel başkana yakınlık vs. gibi gerekçelerle seçilmezler. Dolasıyla kanımca ne Başbakan Akman’ın görevden ayrılmasını isteyebilir ne de Akman kendi başına yürütmekte olduğu görevden istifa edebilir! Bu arada, “kol kırılır yen içinde kalır”cılarla “vicdanlara su serpme”ciler arasındaki mücadelede, bugün Akman üzerinden başka bir gün başka bir nedenle devam edip gider.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL