Özgürlükler ihlal ediliyor, Hükümet seyrediyor!

İki halkın kardeşliğine vurgu yapanlara siyaset yaşağı geldi; DTP kapatıldı. Bir yandan “barış elçileri” gönderip, diğer yandan olur olmaz her eylemi üstlenir hale gelen PKK, Tokat’taki karakol aşçısı askerlere atılan pusuyu üstlendi. Alevilerin katledildiği Maraş katliamı sanığı Ökkeş Kenger, Alevi Çalıştayı’na davet edildi. Bu arada olmayan mahkeme kararıyla internet sitesi kapatıldığı yetmezmiş gibi Edirne Belediyesi’ne mahkeme kararı olmadan yerleştirilen telekulağın açığa çıkması üzerine Emniyet Müdürlüğü, böceğini, demirbaş olduğu gerekçesiyle geri istedi. DTP’nin kapatılmasını protesto edenlere aynı boy ve marka silah çekenlerden birinin “kim para verirse onun dediğini yaparım” demesi önemsiz bulunup serbest bırakılınca, Muş-Bulanık’taki “kovboy”, sürece, kaleşnikofla müdahil oldu.
Adı anılan vak’alar, karmaşık süreçler işaret ediliyor. Hiçbiri, mantıksal bütünlük taşımıyor. Nitekim, AKP içinde hatırı sayılır ölçüde milletvekili de böyle düşünüyor olsa gerek ki, son gelişmeleri, “Ergenekon işi” olarak tanımlıyor. Çözülmesi, iğneyle kuyu kazma sabrı gerektirir! Ancak bazı durumlar var ki, sanki Hükümet’in hükümet etmekte imtina ettiğine işaret ediyor.
Olmayan mahkemenin olmayan kararı
Hükümetin Alevilerin taleplerini karşılamaktaki gönülsüzlüğü, Ökkeş Kenger gibi birinin Alevilerin sorunlarının görüşüldüğü ve kağıt üzerinde de olsa, çözümler arandığı Çalıştay’a davet edilmesine yol açtığını düşünebiliriz. Çözmekten çok oyalanma eksenli bu girişim, Alevilerin tepkileri karşısında sonuçsuz kaldı ama insan sormadan edemiyor; Kenger, hangi saikle Alevi Çalıştayı’na davet edilmiş; Bakan Faruk Çelik, Kenger’in hangi bilgi birikiminin Çalıştay’da nitelik dönüşümüne yol açacağını düşündüğünü Başbakan’a söylemiş mi; söylememişse, ortaya çıkan tepkilerden sonra Başbakan, Hükümet etmenin gereğini yerine getirerek, Çelik’e bunu sormuş mu?
Haberturk, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın, olmayan bir mahkemenin olmayan bir kararıyla bir internet sitesi hakkında kapatma kararı verdiğini açığa çıkardı. TİB, Türkiye’nin idari yapılanması içinde yer alıyor. Yani icraatları itibariyle yürütmenin sorumluluğu altında. Habere göre karar, 10.01.2008 tarihini taşıyor. Kararı, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği belirtiliyor. Oysa Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Ekim 2009’da kurulmuş. Yani, Mahkeme kurulmadan tam 22 ay önce, olmayan mahkemenin adı kullanılarak, alınan karar doğrultusunda internet siteleri kapatılmış.
Hükümet’in idari yapılanmada pozisyon tutup da bu tarz davranışlar sergileyen bürokratlara ilişkin Hükümet olmanın gereğini yerine getirmesini kim engelliyor? Hükümetin yargıya karşı tutumunu biliyoruz; ancak, göz göre göre hukuk dışı yapılmış olan bu tutum, bir yanıyla TCK’yı ilgilendiriyor; öte yanıyla da memurların disiplin suçları kapsamına giriyor. Peki Hükümet ne yapıyor? Hükümet, hükümet mi edemiyor; hukuk dışı uygulamaları gözü kapalı uygulayan bürokratlar tercih ettiği için keyif için de seyir mi ediyor; bilmiyoruz.
Kim dinliyor, hangi gerekçeyle!
Bir başka mesele de Edirne’de gerçekleşiyor. 8 ay önce emekli olan Başkan Yardımcısı’nın odasına yerleştirilen “dinleme böceği”nin tesadüfen bulunması üzerine, Edirne Emniyet Müdürlüğü, cihazı geri istemiş. Hepimizi alışık olduğumuz bu dinleme meselesi, o kadar kanıksanmış ki, Emniyet Müdürlüğü, hiçbir açıklama yapma gereği duymadan, yasadışı bir biçimde belediyeye yerleştirilen “dinleme böceği”ni geri istemiş. Belediye yetkililerinin savcılığa suç duyurusunda bulundukları da dikkate alınırsa, dinleme için mahkeme kararına bile gerek duyulmamış.
TİB’in başında bir yargıç var. Muhtemelen O, herşeyin hukuk kurallarına uygun olmasını istemiş; “gerekli” karar için, olmayan bir Mahkeme adına karar yazdırılıp, “formalite” tamamlanmış. Edirne Emniyeti, buna bile gerek duymamış; doğrudan dinlemek için “demirbaş böceği” görevlendirmiş.
İyi de, bu kadar, “kör parmağım gözüne” tarzı yapılan bir “icraat”ın açığa çıkmasından sonra Hükümet gereğini yapmış mı? Bir insanı, hele hele resmi bir kurumun başkan yardımcısını dinlemek için hiçbir Mahkeme kararına gerek duymayan Emniyet yetkilileri için en azından disiplin soruşturması açmış mı? Gene soralım; acaba Hükümet, hükümet mi edemiyor, yoksa hukuk kurallarının hiç sayılması işine mi geliyor?
Türkiye, görevini kötüye kullanan bürokratlara gereğinin yapılmaması halinde meydanın serserilere kaldığının çarpıcı bir örneğini oluşturuyor. Devletin görevini yerine getiremediğini düşünen, “güvenlik güçlerine yardımcılık görevini her nasılsa üstlenmiş güçler”, önce “aynı elden çıkmış kuru sıkılar”la göstericilere ateş ediyor; ertesi gün, eline kaleşnikofu alıp önüne gelene ateş ediyor.
Hükümet ne mi yapıyor? Seyrediyor!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL