İrfan Hapse girerse!

Türkiye’de, objektif kuralların yerini her zaman sübjektif niyetler işgal edebiliyor. Niyetler üzerinden kararlar veriliyor; örneğin, iki farklı insanın ağzından çıkan aynı cümle, farklı sonuçlar üretebiliyor. Gazeteci İrfan Aktan’ın başına tam da böyle bir şey gelmiş bulunuyor. Herkesin, yıllardır açık bir yara gibi sürekli kanayıp duran, “Kürt sorunu çözülüyor mu” diye meraklandığı bir dönemde masasından kalkıp yollara düştüğü ve PKK cenahında neler konuşulduğunu birinci ağızdan Türkiye’ye haber verdiği için payına İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıp cezalandırılmak düşüyor.
Aktan’ın, Express dergisinde yayımlanan "Bölgede ve Kandil'de Hava Durumu/Mücadele Olmazsa Çözüm Olmaz" başlıklı yazısının yayımlandığı dönemin öncesinde Hasan Cemal, PKK’nın lideri konumundaki Murat Karayılan ile yaptığı görüşme, Hükümet tarafından ciddiyetle not ediliyor ama Aktan’ın cezalandırılmasına karar veriliyor. Ölçü nedir, bilinmiyor. Geriye Hasan Cemal’in devletin bilgisi dâhilinde gittiği; sorduğu soruların hepsinin önceden bilindiği; İrfan Aktan’ınsa bağımsız habercilik adına yola düştüğü ihtimali kalıyor.
Nitekim Cemal de, bu çelişik durumu, “İrfan Aktan’dan dört ay önce dağa çıkıp Karayılan ile görüştüm; bana dava açılmadı” biçiminde dile getiriyor. Geçelim Cemal’i, Aktan’ın haber analizinden kısa bir süre sonra PKK’nin dağ kadrolarının da bulunduğu bir grubun, “demokratik açılım”a destek vermek amacıyla Habur’dan giriş yaparken, “zafer kazanmış kumandan edası” sergilemeleri unutuluyor ama İrfan’ın “hava durumu” raporu, problem oluşturuyor.
İrfan Aktan, Yüksekova’nın bir dağ köyünde dünyaya gelmiş. Yani, aklı kestiğinden beri PKK denilen olguyla iç içe geçmiş bir bölgenin çocuğu. Bütün Kürt çocuklarının bir gün karar verip yönünü PKK’ya döndüğü bir ortamda Ankara’ya gelip, gazetecilik okuyor. Okumakla kalmıyor; pratiği, gazeteciliğin hakkını verdiğini de gösteriyor.
Yazısının yayınlandığı Express ise yıllardır bağımsız, bağlantısız bir çizgiyle her türden muhalife sayfalarını açmasıyla biliniyor. Basın tarihindeki tertemiz yerini, İslamcı politik akımların “bir kaşık suda boğulmak” istendiği 28 Şubat sürecinde, aralarında benim de olduğum, çok sayıda yazarıyla meselenin görülmeyen yönlerini gündeme getirmesiyle edinmiş bulunuyor. Dolayısıyla ne İrfan Aktan’ın PKK’nın propagandasını yapmak gibi bir derdi ne de Express’in böyle bir sürece çanak tutmak gibi bir kaygısı olabilir.
İrfan Aktan’ı bir yıl üç ay içeri tıkmak, kangrenleşmiş ve artık yaşam alanlarımızda bulunan “balkon”a kadar girmiş bulunan bu sorunun çözümünü giderek zorlaştırıyor. Aktan için açılan imza kampanyasında da denildiği gibi, “karara zemin oluşturan Terörle Mücadele Kanunu, çok açıktır ki Kürt meselesiyle ilgili haberciliğin bedelini gazetecilere ödetiyor”. Ama her gazeteciye değil! Yalnızca Aktan gibi, “Türkiye'de sadece etik ilkelere dayalı, adil ve çok sesli bir habercilik” yapanları cezalandırıyor. Böylece haber alma özgürlüğümüzün ne kadar tehlikede olduğunu da bir kez daha bize gösteriyor.
Hasan Cemal, haklı olarak bir vicdani muhasebe yapıyor ve aşağı yukarı aynı sorulardan hareketle kendisinin Milliyet’te, Aktan’ın da Express’de yazdığı analizleri nedeniyle kendisine dava açılmayıp, Aktan’ı cezalandıran zihniyeti sorguladıktan sonra Başbakan Erdoğan’a sesleniyor: “Başbakan Tayyip Erdoğan acaba gazeteci İrfan Aktan’ın durumuyla ilgilenecek mi, en azından empati yapabilecek mi?” diye soruyor.
Sahi, “her demokratik toplumda olduğu gibi Türkiye'de de yasaların gazetecilik mesleğini hakkıyla yerine getirenler”i cezalandırılması konusunda Başbakan ne düşünüyor? Biliyor mu acaba; İrfan hapse girerse, Türkiye’nin karanlıkta kalacağını?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL