Erdoğan, Şahin?i feda eder mi?

0,0
    
29.08.2012 15:21:36
A+ A-

Üstlendiği görevi devletin resmi reflekslerine uygun ama demokrasiye aykırı yöntemlerle çözmeyi tercih eden İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, doğal olarak, pek çok eleştiri alıyor. Kullandığı üsluba ilişkin AKP sözcüsü Hüseyin Çelik'in tepkileri yumuşatmak maksadıyla yönelttiği "eleştirileri" geçelim. Asıl ilgi çeken eleştiriler, Ayşe Böhürler gibi AKP MKYK üyesinin ağzından çıkınca dikkat çekiyor. Dikkat çekici bu durum da başlıktaki soruyu sormamıza neden oluyor.
Dikkat çekici bir başka nokta ise partisinin merkez organlarında eleştiri alması kadar aldığı eleştirilerin basına da "sızması". AKP gibi "biat" geleneğine sahip bir partide "sızmaların", Şahin'den çok Başbakan Erdoğan'ın elini zayıflatmak maksadıyla yapıldığı anlaşılıyor. Böylece Erdoğan, Şahin'e yönelik yeni bir değerlendirme yapmaya zorlanıyor. Bunun farkında olduğunu gösteren Başbakanın da, Şahin'den yana tavır koyduğu anlaşılıyor. O kadar ki eleştirilere cevap vermek için söz isteyen Şahin'e söz vermeyip, Şahin'in yerine kendisini ortaya koyuyor.
İslamcı Erdoğan'ın devletçi refleksi!
Eleştirenlerden Ayşe Böhürler'in sözünü küçümser bir edayla keserek, "kaynağın Fırat Haber Ajansı" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan'ın Şahin tercihi, bir tesadüften çok zorunluluğa işaret ediyor. 2002'den bu yana kullandığı dile, takındığı varsayılan "demokratik"(!) kişiliğe bakılarak, Şahin'in Erdoğan'ın imajını zedelediğini düşünenler yanılıyor. Zira her İslamcı gibi Erdoğan da, devleti, üstelik de otoriter-totaliter devleti haddinden fazla önemsiyor.
Erdoğan'ın devlet erkini önemsemesi, İslamcı gelenekle ilişkili bir tutumdur; dolayısıyla tarihsel bir arka plana sahiptir. Tarih, İslamcıların, kendilerini en olmadık zamanlarda bile devlet refleksiyle uyumlu hale getirdiklerinin tanığıdır. Bunun için Mısır'daki İhvan-ı Müslim'in tarihine bakmaya ya da daha yakından tanıdığımız Erbakan'ın derslerle dolu politik geçmişine bakmamız bile gerekmez. On yıllık AKP Hükümeti boyunca Başbakan ne zaman devlete köklü eleştiriler yönelten sosyalistlerle karşı karşıya geldiyse şiddetle eleştirdiğini varsaydığımız geleneksel devlet dilini kullanmasının arkasında da böyle bir tarih yatıyor.
İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı görevine getirilen Sedat Selim Ay atamasında gösterdiği refleksin bu gelenekle örtüşmesine şaşırmamak gerekiyor. Şahin'in Uludere'de kullandığı "dil" ile İstanbul'a atadığı "müdür" arasındaki "eylem ve söylem birliği"nin Başbakanın onayını aldığını gösteriyor. Açık ki Şahin'e yönelik eleştiriler, esasen Başbakana yöneltilmiş bulunuyor. Dolayısıyla Başbakanın Şahin'i feda etmesi, kendisinin de içinde şekillendiği geleneksel refleksleri tekzip etmesi anlamına geliyor ki, üzerinde asıl durulması gereken nokta budur.
Mesel mesel içinde!
Anadolu, atılan her adımdan, söylenen her sözden, geçmişten çıkartılan dersleri geleceğe aktarmaya yarayan meseller diyarıdır. İslamcı siyasetin en iyi bildiği konuların başında da meseller geliyor. Muhtemelen Başbakan Erdoğan da, öküzlerin aslanlara karşı gösterdikleri topyekûn direnişin kırılmasını simgeleyen "sarı öküzün aslanlara teslim edilmesi" meselini biliyordur. Şahin'in "ümmet bilinci" çerçevesinde AKP'nin etrafında toplanan Kürtleri rencide edici konuşmalarının arkasında dururken gözünü dahi kırpmayan Erdoğan'ın, işkence gibi daha çok solculara yapılan kötü muameleleriyle ün yapmış bir müdürü atadı diye Şahin'i feda etmesini beklemek fazlaca safdillik olmaz mı?
Bütün bunlara eklenmesi gereken bir nokta daha var. Şahin, Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden beri hep yanında bulunuyor. AKP'nin genel sekreteri olmazdan önce Belediyede genel sekreter yardımcılığı yapan Şahin ile Erdoğan'ın ortak bir "kader" etrafında bir araya geldiklerini de dikkate alırsak, Erdoğan'ın, Şahin'i feda etmesi mümkün görünmüyor.
Erdoğan'ın Şahin'i feda etmemesi, halkın AKP ile arasına mesafe koyması açısından bir başlangıç oluşturuyor. Sorulması gereken asıl soru da bu noktada zuhur ediyor. Şahin'in geleneksel devlet reflekslerinden uzaklaşıldığı yanılsamasını yaratan "sır"ı kaldırması, AKP'nin izlediği politik hattı da derinden etkiliyor.
Nitekim Kürtler, Kürt burjuvazisinin önemli isimlerinden Galip Ensarioğlu'nun, başta KCK operasyonları olmak üzere Hükümetin icraatlarına yönelik eleştirilerinden de anlaşılacağı gibi bir yol ayrımı içinde bulunuyor. Benzer bir yol ayrımını liberallerin daha önce yaşadığını da eklersek, AKP'nin devletin "güvenli liman"ına sığınmak için dümeni kırması, halkta da yeni arayışların başlayacağını işaret ediyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL