İnanç tartışmalarından nasıl kurtuluruz?

5,0
    
29.08.2012 15:20:58
A+ A-

Kendi ritüellerinin küçümsenip horlanmasını her gün yaşayan Alevilerin, özel olarak Ramazan’da davul çalınmasına tepki göstermeleri beklenemez. Alevilerin tepki gösterdikleri şey, kimlikleri ve inançları bilindiği için kapılarının önünde ısrarla davul çalınmasıdır. Sürgü’deki olayları ateşleyen kıvılcım budur.
Son iki haftadır, tesadüf denilemeyecek birçok olay üst üste gelmiş bulunuyor. Yargıtay’ın Cemevi yapmak ve yaptırmak amacıyla dernek kurulamayacağı kararının şoku yaşanırken, Malatya- Sürgü’de evlerinin önünde ısrarla davul çalınmasını istemeyen Alevi ailenin evinin önü bir anda “ya Allah Bismillah, Allah-u Ekber” diye bağıran ve ne alakası varsa orada İstiklal Marşı okuyan iki yüz kişilik bir kalabalıkla doluveriyor. Kalabalığın simgesi olan davulcu(!), “bu dava İslam davası, o aile buradan gitmeli” şeklinde fetva verirken Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Sürgü’deki sıcak gelişmeyi genel geçer sözlerle geçiştirerek, “gerekirse nöbet tutarım” diyerek gönül almaya çalıştığı Adıyaman’da Alevi evlerini çocukların işaretlediğini de laf arasında söylemeyi ihmal etmiyor. Ama hayırlara vesile olması umulan Ramazan’da giderek artan bir biçimde inançların farklılığına ilişkin tahammülsüzlük almış başını gidiyor. Daha önce Hrant’ın yaşadığı “güvercin tedirginliği”nin Alevileri sardığı anlaşılıyor.
Önce bir noktaya açıklık getirelim. Başkan Görmez, “Diyanet’in Kilise gibi dini bir otoritesi yoktur” diyor ama Diyanet’in, ister Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği örneğinde olduğu gibi mahkemeler, isterse de Cemevleri’ne yer tahsisi talebine cevap vermek için kamu kurumları üzerinden gelen yazılı taleplere, “Alevilik bir din değildir, dolayısıyla Cemevleri de ibadethane değildir” şeklinde totolojik resmi cevapları hiç sektirmeden verdiğini biliyoruz. Çankaya Cemevi davasında mahkemeye giden yazının altında S.D. (maksat üzüm yemek olduğu için isminin baş harfleri yeterli) isimli hukuk müşavirinin adının bulunması da bunu gösteriyor.
Davul çalmak bir ritüeldir, kötüye kullanılmazsa!
Hiç kuşkusuz bu yazı, Görmez’den önceki dönemde gelmişti. Ama TBMM’de Cemevi talebiyle ilgili tartışmanın Görmez’in başkanlığı döneminde yaşandığını biliyoruz. Dolayısıyla söylediklerini bir özeleştiri olarak görmek gerekiyorsa Görmez’in, bundan böyle mahkemelere de, kamu kurumlarına da “Cemevi’nin statü talebini Diyanet belirleyemez” cevabını göndereceklerini açıklaması gerekiyor. Böylece samimiyetini test etmiş olabileceği gibi kamu otoritesinin Diyanet’in arkasına sığınma bahanesini de ellerinden alarak, bu topluma büyük bir iyilik yapmış olacaktır.
İkinci bir noktanın da açıklığa kavuşması gerekir. Görmez, davul çalmayla da ilgili önemli şeyler söylüyor. Teknolojinin gelişmesine dikkat çekerek, üstü örtük bir biçimde davul çalma döneminin geride kaldığını ima ediyor. Hiç kuşkusuz doğru söylüyor ama ortada yerleşmiş, kendi içinde anlam kazanmış bir gelenek olduğunu görmezden gelemeyiz. Dolayısıyla Ramazan orucunun bir çeşit ayrılmaz parçası haline gelen davul çalmanın, oruç tutmayanları uykusundan ettiği gerçeğini kabul ederek, inançlı Müslümanlar arasında kabul gören bu ritüeli o kadar da küçümsememek gerekiyor. Kendi ritüellerinin küçümsenip horlanmasını her gün yaşayan Alevilerin, özel olarak Ramazan’da davul çalınmasına tepki göstermeleri beklenemez. Alevilerin tepki gösterdikleri şey, kimlikleri ve inançları bilindiği için kapılarının önünde ısrarla davul çalınmasıdır. Sürgü’deki olayları ateşleyen kıvılcım budur ve bu tarz bir kıvılcım kolay kolay geçiştirilmeyecek kadar büyük bir ateşin üzerine atılmaktadır.
Yeniden Görmez’in açıklamalarına dönebiliriz. Görmez, esasen Sünnilik ile Alevilik arasındaki yorum farklılığının o kadar da önemli olmadığını, dedelerin zayıflamasıyla birlikte siyasi mühendisliğin Alevilik ile Sünnilik arasındaki makası açmaya çalıştığını söylüyor. Tam doğru bir şey söylüyor derken, “kendisini İslam’ın içinde görerek inancını yaşamak isteyen herkes muhteremdir” diye eklemeyi de ihmal etmiyor.
İnancını bizim gibi yaşamayan muhterem olamaz mı?
Tehlike de burada başlıyor; zira Sürgü’deki Evli ailesinin evinin önünde ısrarla davul çalarak, uyanmalarını ve “bu İslam davası” diyen davulcu da dayanağını Görmez’in bu sözlerinde alıyor. O kadar ki bu davulcu ve gecenin o saatinde Alevi vatandaşın evinin önünde toplanıp İstiklal Marşı okuyan o güruh, Gabon Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba’nın inancını bile bu sözler üzerinde sorgulayabilme hakkını kendinde görebilecek dar bir kalıbı temsil ediyor. Dolayısıyla kamu otoritesi hele hele de din ile ilişkili bir kamu otoritesi, “inancını yaşamak isteyen herkesi muhterem” görmek için İslam’ın içi şartını koşmaktan imtina etmelidir.
Bütün kamu kurumlarının yemekhanelerinin Ramazan’da tadilata girmesinin; kamuda yükselmek için istemediği halde oruç tutmanın, oruçluymuş gibi görünmenin esbabı mucibesi de bu cümlede yatıyor. Diyanet İşleri Başkanı açıkça kim neye inanıyorsa buyursun inansın, “bizim dinimiz bize, onların dinleri onlara” diyebilmelidir! Dolayısıyla “miş gibi” yapmadan, herkesin inandığını ya da inanma gereği duymadan yaşamasını güvence altına alabilecek bir kamusal düzene ihtiyaç bulunuyor.
Şimdi son sözüme geliyorum. Uzun süredir yüz yüze görüşmediğim; ancak mükemmel çevirileriyle bir çok kitapta imzası bulunan üniversiteden bir arkadaşım, “Cemevleri Aleviliğin Alameti Farikasıdır” yazım üzerine “kurtulamadık bu din mevzuundan (paradigmasından)!.. yeter yahu” şeklinde bir mesaj atmıştı. O’nun mesajı yerine ulaştı ama birilerinin de inanca dair yaşanan dramı ve yaşatılan travmaları dile getirmesi gerekiyor. Devlet bütün din ve inançlara ‘ama’sız, ‘fakat’sız yaklaşmadığı ve bütün inançların ve de inançsızlığın güvencesi olmadığı sürece de ‘din mevzuu’ndan kurtulamayacağız gibi görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    YORUMLAR

    Neşet Ertaş -
    Neşet Ertaş cenazesinde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kamil Yılmaz?ın "Onun Müslüman bir insan olduğuna şahitlik eder misiniz?" diye sorması Alevilere karşı Diyanetin ve Başbakanın seçim programında, kılıçdaroğlu için alevi olduğunu ima ederek ,millete nasıl Yuh çektirdiğini, Suriye olayında da defalarca mezhep tartışmasını yapmış ve Cem evleri içinde ucube dediğini de saymazsak,devletin dahi Alevilere nasıl baktığının işte göstergesi.

    Yorumlar

    Bu blogdaki popüler yayınlar

    Neşet Baba!

    Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

    HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL