İsmail Kahraman ve AKP'nin Algı Yönetimi
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın, “yeni Anayasada laiklik olmamalı” sözleri, dikkatleri kendisine
çevirmemize neden oldu.
Tam da Davutoğlu ile kendisine yakın isimler arasında açığa
çıkmaya yüz tutmuş gerilimin üstünü örtmeye çalışan Cumhurbaşkanının istediği
gibi!
Hatırlarsanız, Erbakan Hükümetinin Kültür Bakanı Kahraman’ın
1 Kasım’da vekil olmasını isteyen Cumhurbaşkanı, “ağabey, sana ihtiyacımız var” demiş; ardından da “adrese teslim” Meclis Başkanı yapmıştı.
“İhtiyaç” hasıl
olunca da Kahraman konuşmuştu.
KANLI PAZAR’IN
“KAHRAMAN”I!
Kahraman’ın kişisel tarihi, biraz da, “ihtiyaçları giderme tarihi”dir.
Bölgeyi yeniden dizayn etmek için Akdeniz’i karış karış
gezen 6. Filo’nun İstanbul’a gelmek istemesini ve devrimci gençlerin, “Amerikalı it, evine git” sloganıyla protesto
etmesini hatırlayın.
1967’den başlayarak, defalarca Türkiye’ye gelmek isteyen 6.
Filo, defalarca devrimcilerin kararlı direnişiyle İzmir ve İstanbul’da geri püskürtülmüş;
bütün denemeleri başarısız kalan ABD Emperyalizmi, nihayetinde “işbirlikçiler”den yardım almıştı.
10 Şubat 1969’da yeniden 6 Filo, Dolmabahçe’ye yeniden
gelmişti. O gün, karaya çıkmak isteyen Amerikan askerleri, Devrimci 68 Kuşağının
muhteşem eylemiyle Dolmabahçe’de denize dökülmüş; ama “işbirlikçiler”in saldırısına uğramıştı.
Saldıran “işbirlikçiler”in
başını, kollarında “mavi bant”
bulunan ve başkanlığını Kahraman’ın yaptığı MTTB’li militanlar çekmiş; o vahşi
saldırı, tarihe “Kanlı Pazar” olarak
geçmişti.
Kahraman’ın başında bulunduğu MTTB ve Komünizmle Mücadele
Derneği’nin gerçekleştirdiği “Kanlı
Pazar” Saldırısında Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan isimli iki devrimci
bıçaklanarak katledilmiş; yüzlerce genç yaralanmıştı.
Laikliğin Anayasadan çıkartılmasını söyleyerek, duyarlı
kesimlerin tepkisini üzerine toplayan ve böylece kendisine “ihtiyaç” duyulduğu anda hiç tereddütsüz
“sahne alan” kişi, işte böyle bir kişidir.
AKP’DEKİ
ÇATLAK!
Kahraman’ı yeniden “çıkış”
yapmaya iten şey, AKP içindeki çatlağın artık örtülemez hale gelmesidir.
Birkaç yıl öncesine kadar sıradan bir muhabirken TRT Haber
Dairesi Başkanlığına kadar yükselen Nasuhi Güngör’ün, “AKP, Davutoğlu ile devam edemez” sözleri bu çatlağın kanıtıdır.
Bu ifadenin Güngör’ün kişisel tercihi olmadığını; ardından
gelen Cemil Barlas’ın “mafya usulü”
yakıştırması açıklamasından anlıyoruz.
Önceki gün grup toplantısında konuşan Davutoğlu’nun “AK Parti'yi basın üzerinden dizayn etmek
isteyenler varsa boşuna heveslenmesin” sözleri de, “çatlağı” teyit ediyor.
İşte tam bu noktada, laiklik karşıtı kimliği ve kişiliğiyle
tanınan Kahraman’ın, “taşan kazan”ın
görülmesini önlemek için harekete geçtiğini görüyoruz.
Kahraman’ın çıkışı, laikliğe duyarlı toplumsal kesimlerin
tepkilerini yükseltmeyi ve böylece AKP içindeki çatlağı örtmeyi amaçlıyor.
AKP çatlamış durumda ve güçlü bir muhalif karşı çıkışın
olmamasını avantaja çeviren Erdoğan, toplumun algısını yöneterek AKP’yi ayakta
tutuyor.
Muhalefetin görevi, elbette demokrasiyi, laikliği ve Cumhuriyeti
savunmaktır.
Ancak bunlar, AKP’nin saldırıları karşısında hatırlanacak
kavramlar değil; özgürlükçü ve demokratik bir Türkiye’nin olmazsa olmazlarıdır.
Dolayısıyla muhalefet, bu kavramların hayati öneme sahip
olduğu konusunda toplumu ikna etmek istiyorsa AKP’nin ortaya attığı “yemleri” beklememelidir.
AKP’yi yenmek, AKP’nin çizdiği rotanın dışına çıkmayı ve
oluşturulan algı yönetimini, “en zayıf
halkası”ndan koparmayı gerektirmektedir.
Yüksel hocam ellerine sağlık. Muhalefet zayıf değil ancak dağınık. Bu dağınıklığın bir an önce sonlanması her muhalifin dileği. Ama takip ediyorum çatlak matlak iktidar yandaşlarının dilekleri hep birileri tarafından dikkate alınıyor! Anlayacağın bizim dualarımızı pek sallayan yok. (Adamların nefesi kuvvetli)
YanıtlaSil