Gerçeği görmek istiyorsanız!

Söze anlam katan hayattır.
Gündelik hayat, sözü önce eyleme dönüştürür;  sonra o söze konulan nokta üzerinden geçen sayısız doğrudan onlarca deyim çıkarır karşımıza.
Örneğin son günlerin popüler sözcüğü kana bakalım.
Sözlükler kanı, “damarlarımızda dolaşan kırmızı renkli hayati sıvı” olarak tanımlar.
Yalnız başına bir sözcüktür kan; yanına aldığı bir başka sözcükle önce somut bir şeyi çağrıştırır ve oradan hareketle deyime dönüşerek bir anlam kazanır.

KAN DÖKMEDEN ASLA!

Sözü deyim haline dönüştüren ise neden olduğu eylemdir.
“Kan kırmızı”, “kanı kaynamak”, “kandan kına yakılmaz”, “kanlısı olmak” ya da son günlerde Cumhurbaşkanı ile Kılıçdaroğlu arasında polemik konusu olan “kan dökmek” deyimlerinde olduğu gibi.
Hiç kuşkusuz bu deyimlerin bazıları “kan kırmızı çilek” örneğinde olduğu gibi bize sıcak gelir; bazıları ise “kandan kına yakılmaz” örneğinde olduğu gibi bizi irrite eder.
Deyim uygun düşerse “kanımızı dondurur.”
Kılıçdaroğlu’nun "Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" sözlerinin yarattığı tartışmaya bu açıdan bakmak gerekir ama tarihin perspektifini de göz ardı etmeden!
Kılıçdaroğlu’nun kullandığı “kan dökmek”, ne anlama geliyor?
Sözlükler, bu deyimi, “ölüme yol açmak, cana kıymak” biçiminde tanımlıyor.
Deyimin anlamını  Kılıçdaroğlu’nun kullandığı cümlenin içine yerleştirdiğimizde, “Böyle bir başkanlık sistemini ‘ölüme yol açmadan’, cana kıymadan’ bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” şeklinde okuyabiliriz.
Ama elbette öncesinde sarf ettiği sözleri hatırlamak gerekir:
“Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin demokraside kat ettiği mesafeyi, bir kişinin iki dudağı arasına hapsetmeye kalkarsanız, bir kişi milletvekili listelerini yaparsa, bir kişi yargıya talimat verir ve istediği kararı çıkarırsa, bir kişi medya özgürlüğünü kısıtlarsa, bir kişi Türkiye’nin kaderiyle oynarsa, bir kişi Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürükleyip uygar dünyadan koparırsa, bu kolay olmaz, kan dökülmeden bunu yapamazsınız, kan dökülmeden bu iş olmaz!
Aslında “ayarlarımızla oynama” demek istediği görülüyor.
Bunu yapmanız için, buna karşı çıkanların tamamını ezmeniz ve yok etmeniz gerekir” diyor.
O zaman da kan dökülmüş olur!
Böyle bir durumda dökülen kanın sorumlusu kim olur?
Direnme hakkını kullananlar mı; direnenlere karşı güç kullananlar mı?

KANLI MI, KANSIZ MI?

Siyasette "kan" sözünü ilk kez Kılıçdaroğlu kullanmış değil; O'ndan önce Erbakan kullanmıştı.
Yıllar önce şöyle demişti:
 “Refah Partisi iktidara gelecek. Adil düzen kurulacak. Sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak? Kanlı mı olacak, kansız mı olacak?”
Ardından da eklemişti:
Biz diyoruz ki bu geçişi tatlı yapalım.”
Sorduğu soruların ardından “bu geçişi tatlı yapalım” bağlantısıyla “bizim iktidarımızı kabullenin!” mesajını vermek istemişti.
Gördüğü tepkiler üzerine her seferinde sözlerini düzelten Erbakan’ın mesajını biz kulak ardı ettik ama “tilmizler”inin aldığı anlaşılıyor.

Mesajını verdiği tarih ile bugün arasında geçen zamana baktığımızda, hepimizi “beş maymun deneyi”nden geçirdikleri görülüyor.

Hani şu ortasına bir merdiven, tepesine iple bağlanan bir salkım muzun konulduğu kafese konulan beş maymundan bahsediyorum.
Muzu görür görmez merdivene tırmanıp almak için hamle yapan her maymun, her seferinde üzerlerine sıkılan soğuk su ile karşılaşmışlar. Öyle ki bir süre sonra gözü muzlara takılıp onlara doğru hareketlenen her maymun, diğerleri tarafından engellenmiş.
Sonra sırasıyla maymunlar değiştirilip, yerine yenisi konulmuş; gelen her maymun, önce muza ulaşmak istemiş ama diğer maymunlar tarafından zor kullanılarak engellenmiş.
Böylece bütün maymunlar değiştirilmiş ve yeni gelen maymunlar, nedenini bilmeden muzu almak isteyen diğer maymunları, “sözle uslanmayı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” misali engellemişler.
 Erbakan’ın kullandığı “kanlı mı, kansız mı” sözleriyle Kılıçdaroğlu’nun “kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz” cümlesi arasında dağlar kadar fark olduğunu görebilmek için “beş maymun deneyi”ni unutmamamız gerekir.

Sözün, sözlükteki gibi durmasını istiyorsanız, iktidarın gösterdiğine değil, gözünüzün takıldığına bakın; orada gerçeği göreceksiniz!

Yorumlar

  1. Kan dökme üzerine…

    Kanı bozuk kan vermez, canı tatlı can vermez,
    Vatan için damardan dökülenler bizdendir.
    Yiğit olan dimdiktir, esen yelle yan vermez,
    Eğilmeyip kesilen, sökülenler bizdendir.

    Kalpte vatan sevgisi kaynıyor fokur fokur,
    Vatan için yiğitler vurulur takır takır.
    Türkümüz var dillerde zalime meydan okur,
    Madımak’ta alçakça yakılanlar bizdendir.

    Çalan çırpan hırsızlar gücün himayesinde,
    Hiç kanları dökülmez muktedir sayesinde.
    Yurdunu seven asker şehitlik payesinde,
    Gençken kara toprağa sokulanlar bizdendir.

    Pusularda can verdi ‘Aydınlanma Erleri’
    İşçilerin sönüyor gözlerinde ferleri;
    Çalışırken öldüler kurumadan terleri,
    İnşaatta, madende yıkılanlar bizdendir.

    Nice nice aydınlar özgürlüğe adandı,
    Kimisi bombalandı, kimisi canlı yandı.
    Yazıp, çizip, okuyan bir adalet var sandı,
    Tüm başları belaya sokulanlar bizdendir.

    Ne için kan dökmüştü Gezi’nin şehitleri,
    Anlayamaz bunları muktedirin itleri.
    Halk bir gün def edecek karıştıran fitleri,
    Bilinç tarlalarına ekilenler bizdendir.

    Bu saltanat hep böyle sürecek sanılıyor,
    Yanlış ata oynayan çok fena yanılıyor.
    Hangi zalim dünyada hayırla anılıyor,
    Nevzat yine yüzüne bakılanlar bizdendir.

    Halk Ozanı Karamanlı Nevzat

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neşet Baba!

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık!

HALKIN POLİSİ CEVAT YURDAKUL