Davutoğlu gidecek de...!
“Stratejik Derinlik”
peşinde koşan ile daha gerçekçi bir hedefe kilitleneni aynı noktada buluşturan,
“Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi”
olarak tanımlanabilecek uçuk bir projeydi.
Projenin asıl sahiplerinin “Arap Baharı” olarak adlandırdıkları Ortadoğu haritasının kağıt
üzerinde yeniden dizayn edilmiş haliyle iştahları kabaran bu “ikili”nin yolları ilk kez RP’de
kesişmişti.
Son olarak da AKP’de!
REİS’İN
FENDİ!
“Yüzde 50’ci”
başından beri istediği “Cumhurun Başı”
olma isteğini gerçekleştirirken, partisini güvenebileceği birine bırakmak
istemiş; temayülde üçüncü çıkmasına rağmen tercihini “Stratejik Derinlik”ci Hoca’dan yana yapmıştı.
Hocadır; hep “stratejik”
düşünür diyenleriniz olabilir ama Hoca’nın stratejisinin kağıt üzerinde
kaldığının ilk belirtisini 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra gördük.
Hoca, kendisinden önceki tecrübelere bakarak, 7 Haziran
sonrası CHP ile koalisyon görüşmelerini sürdürürken Reis’in “hareket alanı”nı daraltacağını
düşünmüştü.
Ancak strateji konusunda kitap yazmak ile hayatı okumak
arasındaki fark, Hoca’yı teslim almış; takındığı tutum, Hoca’yı, “korkak bezirgan, ne kar eder ziyan”
atasözünü kanıtlamak zorunda bırakmıştı.
Sonrasında Reis, yaptığı hamlelerle Baykal ile CHP’yi,
Bahçeli ile MHP’yi iç tartışmalara itmiş ve 1 Kasım seçimlerine giden yolu
açmıştı.
Hiç kuşkusuz Hoca’nın “korkak
bezirgan” rolünü üstlenmesinde ve Reis’in yeniden ipleri eline almasında, CHP’nin
“17-25 Aralık’ı gündeme getirmeme”
nezaketi(!)nin etkisi büyüktü.
Sonrasını biliyorsunuz!
HOCA’NIN
GÖREV ALANI!
Masaya oturanların politik “çıkarları”nın çelişmesi ve az da olsa koalisyon kurma umudu taşıyanların
17-25 Aralık’ı görmezden gelmeleri nedeniyle 7 Haziran sonrasında başlayıp,
giderek tırmanan çatışmalar sonucu yüzlerce çocuğumuzu yitirdik; Sur’da, Silopi’de,
Nusaybin’de taş üstünde taş kalmadı.
AKP’nin yüzde 49’u aşkın oylarıyla Davutoğlu Başbakan oldu
ama kendisi dahil herkes biliyordu ki O’nun Başbakanlığı, Reis’in iki dudağı
arasındaydı.
Reis, gerilimi artırmak maksadıyla vitesi hep yükseltti.
Akademisyenler Bildirisi ve Dokunulmazlıklar gibi konularda
Hoca’nın cılız çıkışlarına dahi tahammül edemeyen Reis, her fırsatta
Başbakanlık koltuğunda oturanın politik bir hareketin lideri değil, kendisinin görevlendirdiği
bir kişi olduğunu hatırlatmaktan geri durmadı.
Blogda da yer alan bir önceki http://isikyuksel.blogspot.com.tr/2016/04/ismail-kahraman-ve-akpnin-alg-yonetimi.html
yazımda, laiklik konusundaki “yersiz ve
kabul edilemez çıkışı” nedeniyle gündemin başına oturan Meclis Başkanı “Kahraman’ı yeniden ‘çıkış’ yapmaya
iten şey, AKP içindeki çatlağın artık örtülemez hale gelmesidir” demiştim.
HOCA’YA
DAHİ TAHAMMÜL EDİLEMİYORSA!
Çok beklemek gerekmedi!
Önce Pelikan Dosyası açıldı; ardından Hoca, Grup
Toplantısında, “çekilirim” siteminde
bulundu; Reis bu resti gördü ve “o
makamlara nasıl geldiğimizi unutmayalım” ayarını verdi.
AKP’nin önümüzdeki günlerde bir Olağanüstü Kongreye gideceği
ve Davutoğlu’na “yol vereceği” anlaşılıyor.
Adaylar arasında bulunan Binali Yıldırım’ın, yürütülen
savaşta açık tavır alması nedeniyle Hoca ile aynı oranda yıprandığı için
şansının zayıfladığı; Bozdağ’ın ise şansının hiç olmadığı görülüyor.
Damat mı olur; Kurtulmuş mu hep birlikte göreceğiz!
Asıl soru şudur; AKP hareketinin “kendi evlatları”na dahi tahammül edemediği gerçeğini halka
anlatabilecek bir stratejiyi hangi güç geliştirebilecek?
Türkiye’yi, yıllardır AKP’nin beslendiği ana damarın içinde
yer alan ve bütün enerjisini “öfkeli çocuklar”ı
savunmakla geçiren Davutoğlu’na bile tahammül edemeyen bir zihniyetin etki
alanından kim çıkartacak?
Yorumlar
Yorum Gönder