Limon yetmez; tekila ve tuz da istiyoruz!
YSK’nın yasaya aykırı olarak geçerli saydığı mühürsüz oylar
sayesinde kabul edilen Anayasa paketi kesinleşti ve böylece Erdoğan’ın
partisine geri dönmesinin önü açıldı.
Böylece fiilen hiç ayrılmadığı AKP’yi hukuken de yönetme ve Türkiye’nin
yıllar önce vazgeçtiği partili Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirme hakkına
kavuştu.
Bu durum, sandık kapanır kapanmaz hayır oyu atanların
tamamıyla evet atanların önemli bir bölümünün sonuçların şaibeli olduğuna
ilişkin mutabakatını daha da belirginleştirdi.
1 Mayıs meydanlarının önceki yıllara oranla daha kalabalık ve
coşkulu olması da bunu göstergesi!
İşte ve “ahval ve
şerait” içinde yerel, genel ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı 2019’a
doğru yol alıyoruz.
BİR NOKTADAN SAYISIZ DOĞRU
GEÇER!
Referandum, bir matematik kuralı olan bu sözü sosyal hayatta
da doğrulamış oldu.
Farklı doğruların kesişme noktası halindeki hayır oylarının
yekpare durması halinde 2019 seçimlerinin AKP ve Erdoğan açısından zorlu
geçeceği anlaşılıyor.
Zoru kolay etmenin yolu, “böl,
parçala, yönet” taktiğine başvurmaktır.
Ne demiştik?
“Siyasette başarı,
senaryosu önceden yazılan filmin platoda yazılı sahnelere uygun çekilmesidir
ama asıl başarı, muhtemel rakiplerin atacakları adımları da önceden
kestirebilmek ve o adımların atılmasını imkansız hale getirebilmektir.” https://isikyuksel.blogspot.com.tr/2017/04/gecmedi-borun-pazar.html
“Kabine revizyonu” adı altında MHP’nin “iktidar nimetleri” ile buluşturulmak
istenmesi, bu taktiklerden biridir.
Bir diğer taktik ise hayır sürecinin sütre gerisine çomak
sokmaktır.
SÜTRE GERİSİNDE KİM VAR?
Hayır sürecinin sütre gerisi de neresi?
Elbette CHP!
Dikkat ederseniz, CHP için “fiili karargah” demiyorum, “sütre
gerisi” diyorum.
Elbette Erdoğan ve yandaşları CHP’yi hayırın “fiili karargahı” olarak göstermek
istiyor, bu durum CHP’nin de gururunu okşuyor ama gerçek şu ki CHP, bu
referandumun “fiili karargahı”
değil, “sütre”si idi.
Hayır cephesinin “fiili
karargahı” ise tıpkı gezi eylemlerinde olduğu gibi sokaktı.
Malum taktiktir; rakibini yenmek isteyen, cephesini geniş
tutup hedefini daraltır.
AKP, hayır sürecinin “sütre
gerisi”ne çomak sokarak, fiili karargahı dağıtmak istiyor.
Peki bunun için ne yapıyor?
“Fiili karargah”a uyduğu için hayırın kazanmasında büyük rolü
bulunan CHP’yi kendi minderine çekmek için gösterdiği “canhıraş” çabaya CHP’den bir “ortak”
bulduğu anlaşılıyor.
AKP’nin “canhıraş” çabasına CHP’nin içinden
bulduğu ortağın geçmişi, olumsuz bir referansa sahip!
O olumsuzluğun temelinde, yoksullarla, kimsesizlerle, özgürlük
ve demokrasi gönüldaşlarıyla 1980 öncesinde kurulan dirsek temasını ortadan
kaldırıp, CHP’yi bilinçli olarak “elitleştirmesi”
yatıyor.
Altındağ’ın yoksulları, Gebze’nin işçileri, Sarıgazi’nin
işsizleri böyle uzaklaştılar CHP’den.
CHP, bu yoldan giderek Etiler’in, Çayyolu’nun partisi oldu!
Genel kuraldır; “elitleşen,
ehlileşir.”
Ehlileşen güç ise artık senin değildir!
GERÇEK, PARMAK İLE GÜNEŞİN
ARASINDADIR!
Meksikalıların, mealen şöyle bir sözleri vardır:
“Biri size parmağıyla güneşi
gösteriyorsa bakmanız gereken yer, ne parmaktır ne de güneş; çünkü gerçek,
parmakla güneş arasında uçan kuştur."
Parmak CHP ise güneş de Cumhurbaşkanlığı seçimidir; ikisine
odaklanan da yanılır. Çünkü gerçek, herkesi farklı doğrularla aynı noktada
buluşturan hayırdır.
O hayırın bir tarafında parlamenter demokrasi için büyük bir
uzlaşma; diğer tarafında ise herkes için düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü,
eşitlik ve evrensel hukuk ilkeleri bulunmaktadır.
Bazı gözler, başkanlığa odaklandığı için fazlasıyla kamaşmış olabilir
ama bu varlığımızı farklılıklarımızla sürdürmek isteyen bizler için bir
tuzaktır.
Meksikalıların, “feleğin uzattığı limonla yetinmeyin; yanına
mutlaka tekila ve tuz isteyin” demesi boşuna değil!
Madem “teşbihte hata
olmaz”; o halde gözlerini hırs bürümüş kişilerin uzattıkları “limon” ile yetinmeyip, “tekila ve tuz” da istiyoruz.
2019’u konuşacaksak, özgür, eşit ve demokratik bir
Türkiye ideali üzerinden konuşalım
Yorumlar
Yorum Gönder