Maraş'ı Unutmak İnsanlığımızı Unutmaktır!
Maraş katliamı, 39. yılını geride bıraktı.
Resmi rakamlara göre o katliamda 111 kişi katledildi.
“Cami bombalandı”
yalanı üzerine halkı kışkırtmışlar; Yörük Selim gibi mahalleleri yerle bir
etmişlerdi.
Katliam sonrası Ecevit’e ulaştırılan 1 Ocak 1979 tarihli
belgeye bakıldığında, katliamı yapanlar, karanlık ama örgütlü güçlerdi.
MARAŞ BİR MİLATTIR!
Önce evlerin kapılarına çarpı işareti konulmuştu Maraş’ta.
“Neler oluyor?”
diye sorulacak olmuş; işaretler, “belediye
görevi” olarak açıklanmıştı.
Meğer evleri yakıp yıkmak; sakinlerini katletmek için
işaretlemişler.
Devlet, o katliama müdahale
etmemiş, seyretmişti; çünkü Maraş katliamı, bir milattı.
Katliamdan sonra Sıkıyönetim ilan edilmiş ve önce 12 Eylül’e
giden, sonra da bugüne gelen yollar Maraş Katliamı ile açılmıştı.
Bu kadar da değil; benzer katliamlar için cesaret verilmiş; Maraş’tan
sonra gerçekleştirilen bütün katliamlar, nedense hep karanlıkta bırakılmıştı.
Anlaşılan o ki ABD Büyükelçiliğinin ikinci katibi Aleksander
Peck’in katliamdan bir hafta önce Maraş’a gitmesi örneğinde olduğu gibi bir “gizli el”, bir karanlık güç, katillere güvence
ve cesaret vermişti.
Katliamı, sıradan bir Alevi – Sünni çatışması olarak
gösterdiler ve biz o gün bugündür, susuyoruz.
Susuyoruz da ne oluyor?
Bir yandan katliamlar, Suruç’tan Kayseri’ye hız kesmeden
devam ediyor; diğer yandan akla hayale gelmeyecek ülkelerde offshore hesapları
çıkıyor.
Bizim “saygın işadamı”
statüsüne çıkarıp ödül verdiğimiz hokkabazlar, ABD’deki mahkemelerde bülbül
olup, dönemin bakanlarına nasıl rüşvet verdiklerini anlatıyor.
“ADAMLAR İŞ
YAPIYOR”MUŞ!
Bu bizi kahrediyor öyle mi?
O zaman tarihi geri saralım; örneğin “kayıp trilyon” meselesine ses çıkarmadığımız günlere gidelim.
Ya da “siyaset,
ticaret, tarikat ve mafya” işbirliğine!
AKBİL yolsuzluğunu mu hatırlayalım, Ankara’nın “parsel parsel satılmasını” görmezden
geldiğimizi mi?
Gösterenlere, “adamlar
iş yapıyor” mı demiştik?
“Bal tutan parmağını
yalar” dediğimiz gün, adamlar bir üst levela geçip, “hiç olmazsa bunların anlı secde görüyor” mu demişti?
Kökü, Maraş Katliamındadır; bu zihinsel düşüncenin!
DÜŞTÜĞÜMÜZ
YERE DÖNELİM!
Hatırlayalım; 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, “tanklarıyla toplarıyla” işgal etmek istedikleri
Maraş’ta “direne direne” kovmuştuk
emperyalistleri.
Sonra gidip uyuduk evimizde ama onlar uyumadı; malum, “su uyur düşman uyumaz”dı.
Aynı yüzyılın üçüncü çeyreğinde, kovuldukları yerde, bu
ülkenin faşist odaklarıyla alenen buluşup, üzerimize kurşun yağdırmışlardı.
O gün korkup evimize kapandığımızda, bugünümüze de razı
olmuştuk!
Çünkü boşuna dememişler; “susma, sustukça sıra sana gelecek”!
Maraş’ta katliam olurken, biz susmuş, “fikirleri iktidarda” olanlar bugün olduğu gibi “payanda” olmuş; Türkiye, “yeşil kuşakçı”lara teslim edilmişti.
İşte kuşaklarının izleri, Maraş Katliamına kadar uzanan o “yeşil kuşakçılar”dır, bugün nefes
almamızı dahi izne bağlamak isteyenler.
Bu nedenle ısrarla yazıyorum; Maraş, yalnızca bir katliam
değil; aynı zamanda zihinsel fetih için korkunun hakim kılındığı bir milattır.
Yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların olmadığı Demokratik
bir Türkiye talebine “ilk kurşun”
orada sıkılmıştı.
Kural belli; düştüğümüz yerden ayağa kalkacağız!
Yorumlar
Yorum Gönder