CHP'liler de İroni Yaparmış!
CHP 36. Olağan Kurultayı’nın teması, “Adalet ve Cesaret” olarak belirlenmiş.
Her iki başlık da, Türkiye açısından acil yakıcılığı olan
iki konu.
CHP, “Adalet” diyerek yollara döküldüğünde, siyasetin en
uzağındaki insanlar bile bulundukları yerden kulak kabartmışlardı.
Cesaret ihtiyacı ise giderek daha yakıcı hale geliyor.
“HDP ile aynı kefeye
konulmamak” için “Anayasaya aykırı
ama evet diyeceğiz” dedikleri günden bu yana önce HDP’liler, sonra CHP’li
vekil Enis Berberoğlu, hapse atıldı.

MÜKERRER
İŞGÜZARLIĞI!
Gazetecilere ve sosyal medyaya yönelik susturma
operasyonlarına bakılırsa muhalif olmak, artık hakikaten cesaret işi ve önümüzdeki sürecin siyasetini belirleyecek
kadroların seçileceği Kurultayın “Adalet
ve Cesaret” teması üzerine kurulması, son derece doğru.
Gelin görün ki bu tema üzerine kurulu Kurultay’da karar
verici konumunda bulunan delegelerin pek de “cesur” davranmadıkları ortaya çıktı.
Muharrem İnce’nin 165 delegenin oyuyla yaptığı adaylık
başvurusundan sonra bazı “işgüzarlar”ın
“ajitasyonu” ile “mükerrer oy” krizi çıkartıldı.
Bununla da yetinilmedi; Kılıçdaroğlu’nun mükerrer oy verdiği
söylenen delegelerin kendi başvuru listesinden çıkartılmasını ve böylece İnce’nin
adaylığının tehlikeye düşmesini istemediği basına servis edildi.
İnce, bunu bir “algı
operasyonu” olarak algıladı.
İnce’nin haklı olduğu, mükerrer olarak oy verdikleri iddia
edilen delegelerin, oylarını İnce’ye verdiklerini deklare etmesiyle
tescillenmiş oldu.
Üstelik sadece Divan Kurulu’nun bilebildiği 165 delegenin 45’inin
bu tutumu, Kurultay salonunda, diğer delegelerin, salonu dolduran partililerin
ve canlı yayın aracılığıyla bütün Türkiye’nin gözü önünde gerçekleşti ve
böylece ajitatörler açığa düşmüş oldu.
Mükerrer oy krizi çıkartılmadan önce İnce, hedefinde AKP iktidarı
olan ancak açıkça parti içi iktidarı da hedef tahtasına oturtan “cesur” bir konuşma yapmıştı.
Hep söylendiği gibi “cesaret
bulaşıcıdır” sözü bir kez daha etkisini göstermiş oldu.

GENEL
BAŞKAN DEĞİŞMEDİ AMA!
Kılıçdaroğlu da aldığı 790 oy ile yeniden Genel Başkan oldu.
Beklendiği gibi!
Ancak bu arada beklenmeyen bir şey oldu!
Başkanlık oylaması bittiğinde anlaşıldı ki ikisi çekilen, 45’i
mükerrer ilan edilen 165 oy ile adaylık prosedürünü tamamlaması bile tartışmalı
hale getirilen Muharrem İnce, 447 oy aldı.
165 oyla yaptığı başvuru tartışmalı hale getirilen İnce’nin
447 oy almış olmasını Kurultayın “Adalet
ve Cesaret” temasını yan yana getirdiğinizde tam bir “ironi” oluşuyor.
Öyle ya, artık adalet istemek için bile cesaretin gerekli
olduğu bir ortamda yapılan ve iktidara karşı cesur bir politik hat belirleme
yetkisini elinde bulunduran delegelerden tam 284 delege, sabah farklı söylemiş;
akşam farklı davranmış.
Bir halk türküsünde söylendiği gibi; “karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar”!
Acaba neden sabah bölümünde yaptıkları başvuruda Genel
Başkan olarak Kılıçdaroğlu’nu görmek istediklerini beyan ederlerken, sandığa
attıkları oylar ile İnce’nin Genel Başkan olmasını istemişler.
O arada görüşleri mi değişmiş?
İnce’nin adaylık için yeterli desteğe sahip olmadığı,
oyların 45’inin mükerrer olduğu ajitasyonu, hiç kuşkusuz, delegelerin bir
kısmının tepki oyu vermesine yol açmış olabilir.
Ancak bu 284 oyun tümünün böyle bir tepki sonucu oluştuğunu
söylemek, fazla abartı olur.
Korkutarak susturmanın hakim olduğu bir Türkiye’de, farklı
sesler için “umut ışığı” olması
gereken ana muhalefet partisine de korkunun sindiğini söylemek, acaba fazla mı
haksızlık olur?
KORKAKLAR TARİH
YAZAMAZ!
“Cesaret bulaşıcıdır”
ama bunun tersi de doğrudur; yani “korku
da bulaşıcıdır”.
Küçük ya da büyük, güçlü ya da zayıf, iktidardan korkmaya
başladınız mı; o duygu, tıpkı bulaşıcı bir hastalık gibi yayılır.
Önüne geçmek için cesaret gereklidir.
O halde ne yapmak gerekir?
Kılıçdaroğlu, öncelikle İnce’nin “delegelere baskı yapılıyor, zorla imza toplanıyor” iddiası ile
ilgili gerçek izleri açığa çıkartmaya vesile oldukları için kendi kurmaylarını
sorgulamalıdır.
Kılıçdaroğlu’nun atması gereken ikinci adım ise, İnce’nin
adaylığı için oy veren 163 kişiyi tek tek arayıp kutlaması ve hatta bu
isimlerden bazılarını kendi yapacağı Parti
Meclisi Anahtar listesine almasıdır.
Kurultay bittikten sonra kendisinin adaylığı için divana
dilekçe verdiği belirtilen 1130 delegeyi ise tek tek sorgulamasını da öneririm.
Çünkü “korkaklar
tarihi yazamaz”!
Daha işin başında korkarlığını gizlemek için “çok olandan yana” bir tutum takınıp, oy
sandığı ile baş başa kaldığında asıl iradesini ortaya koyan kadrolarla alınacak
yol, CHP’yi tökezletir.
2019’a giden yolda, en küçük bir tökezleme dahi Türkiye’nin “köprüden önceki son çıkış”ı kaçırmasına
neden olabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder